İngiliz
gazeteciler Brendan O’Malley ile Ian Craig tarafından 1999 yılında yayımlanan
“The Cyprus Conspiracy”(Kıbrıs Komplosu) adlı kitapta yer alan konuyla ilgili
bilgileri, aslına sadık kalarak Türkçeye çevirdik ve aşağıda okuyucularımıza
sunuyoruz:
“Makarios’un Kıbrıs Anayasanın 13 maddesinin
değiştirilmesini talep etmesi ardından, toplumlararası çatışma çıktı. 1960’da
kurulan hükümet sistemi çöktü. İngilizler, barışı korumak için Aralık 1964’de
bir ateş-kes gücü oluşturarak, barışı korumaya çabaladılar.
Ocak 1964’de ABD Dışişleri BakanYardımcısı George
Ball, adanın taksim edilmesini önerdi. Başkan Johnson, ABD’nin adaya asker
göndermesi çağrılarına yanıt vermedi.
ABD PLANI NEYİ ÖNGÖRMEKTEYDİ?
“Türklerin harekete geçmesi ile zor bir durumla
karşı karşıya kalınacaktı. Yunanistan’la girişilecek bir savaşın kolayca
yayılabilecek, Amerika’nın stratejik çıkarları büyük ölçüde zarar görecek ve
NATO zayıflayacaktı. Amerikalıların, barışı koruyacak bir güç gönderilmesi
önerilerinin tutmaması halinde, durumu geriye döndürecek bir plana ihtiyaçları
vardı. Ball, Londra’ya gitmeden önce, 8 Şubat 1964 günü Johnson ile
danışmalarda bulundu ve Washington’daki yetkililer, Türkiye’nin adayı istila ve
adanın kuzeyinde büyük bir bölgeyi ve gerekirse, Batı’da ek bir enklavı,
Kıbrıslı Türkleri korumak için işgal etmesine izin veren hayret verici bir
beklenmedik hal planı hazırladılar. Plan, Ball, İngiliz Uluslar Topluluğu ile
İlişkilerden Sorumlu Bakan olan İngiliz meslektaşı Duncan Sandys ile görüşme
yapmak üzere ABD’den ayrılmazdan önce, Savunma Bakanlığı ve Dışişleri
Bakanlığı’nın ilgili yetkililerinin çoğunun katılımı ile tarafından
hazırlanmıştı. İki bakan bu planın uygulamaya nasıl konabileceğini
tartışmışlardı. Amerikalılar, Sandys’den İngiltere’nin de benzeri bir plan
hazırlamış olduğunu öğrenmişlerdi. (ABD Dışişleri Bakanlığı Belgeleri, 78 399B,
Görevli Sekreter Benjamin Read’den Ulusal Güvenlik Konuları Başkanlığı’nın Özel
Yardımcısı McGeorge Bundy’ye gönderilen andırı)
Gizli danışmalardan sonra, planın gözden geçirilmiş
bir taslağı 14 Şubat günü, İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs arasında
diplomatik mekik dokuyan Ball’a gönderildi. Planın çalışması için Atina, Ankara
ve Lefkoşa’daki Amerikan Büyükelçilerinin bulundukları ülke hükümetlerine nasıl
davranacaklarına ilişkin ince ayrıntılar bulunmaktaydı. Türkler, Kıbrıs’ta daha
fazla karmaşa ile kışkırtılacak olur ve müdahale etmeye karar verirlerse,
Türklerin Kıbrıs hava sahasına veya kara sularına girmesinden önce,
İngilizlerin destek gücü göndermeleri için, Amerikalılar önce zaman kazanmaya
bakacaklardı. Bundan sonra, Türklerin güçlerini ilerletebilmesi için
Kıbrıs’taki bazı yerlerde hatlar çizmeye çalışacaklardı. Burada ümit edilen,
Yunanlıların, bunun sınırlı bir müdahale olduğunu görmeleri ve Türkiye ile savaşa
girmeme için ikna edilmeleriydi. (ABD Dışişleri Bakanlığı Belgeleri, 78 399B,
14.2.1964, Philips Talbot’tan Ball’a andırı)
Amerikalılar, Türkiye’nin Kıbrıs’ta eyleme geçmeye
karar verdiğini öğrendiklerinde, ABD Büyükelçisi Türkiye Başbakanına, coğrafik
ve askeri durumun büyük ölçüde Türkiye’nin yararına olması yüzünden, Ankara,
saldırgan askeri bir hücumdan çok, “temkinli ve dikkatlice denetlenmiş bir
hareket” ile ilerlemesini söyleyecekti. Bunun gerekçesi, Yunanlıların buna
askeri karşılık vermesinin önlenmesi ve dünya kamuoyunu, Türkiye’nin Garanti
Anlaşmasındaki hakkı neden,iyle “disiplinli bir müdahale” yapmakta olduğuna
inandırmaktı. Türk eylemindeki bir gecikme, Yunanlıların düşüncesini
değiştirebilir ve İngilizlerin destek gücünün adaya gönderilmesi için zaman
kazanılabilirdi. Tabii eğer ABD ve
İngiltere’nin barış gücü girişimini kabul etmesi için Makarios’a baskı yapması
için elde hala daha kart varsa. Makarios’a şöyle denecekti: “Türk istilası”nın
başlamasına sadece birkaç saat kalmıştır. Amerikalılar “kısa bir gecikme” için
Türkleri iknaya çalışmaktadır. Ama çıkacak sonucu garanti edemezler. Barış Gücü
nasıl oluşursa oluşsun, o anda ABD’nin desteğini alacaktır. Makarios, bunların
kabul etmesi için baskı altına alınacak. (agy)
Eğer Türkler gecikmeyi kabul etmezlerse, ABD
Büyükelçisi, İngiliz meslektaşları ile belli talimatlar çerçevesinde uyum
içinde çalışarak, birlikte Türk askeri
birliklerinin sadece planda anlaşılmış bölgelerde harekata geçmesini ve Yunan
askerleriyle karşılaşma riskine girişmeyeceklerini güvence altına almaya gayret
edecekler. Ankara’nın, adaya gönderilecek askerleri, İttifak Anlaşması
gereğince halen adada bulunan 650 kişilik Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nın
devamı gibi görmesini ve bütün Türk birliklerinin adadaki bir İngiliz üst düzey
görevlisinin komutası altına konmasını isteyecekler. Planda, “denetimli
istila”nın, hem Kıbrıslı Türk azınlığı korumak, hem de Yunanistan ile bir
silahlı çarpışmayı önlemek için yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmekteydi.
Türkiye, müdahalesini, başka yerlerdeki çarpışmaların önlenmesi ümidi ile belli
toprak sınırları içinde tutmayı kabul etmeliydi. (agy)
PLANDA HANGİ BÖLGELERİN İŞGAL EDİLECEĞİ BELİRTİLMİŞTİ
Plan, Kıbrıs’ın hangi bölgelerinin ele
geçirileceğini tek tek belirtmekteydi. Örneğin Türk Birlikleri, “Girne’den
başlayıp, Lefke de içinde olacak şekilde, tepesi Lefkoşa surlariçinin kuzey
yarısında olacak olan üçgene benzer bir alana yayılacaktı. Türkler, havaalanı
düşmanca amaçlar için kullanılmadığı sürece, Lefkoşa Havaalanı’ndan ve
Havaalanı-Lefkoşa yolundan uzak duracaklardı.” Türk askeri birlikleri, plana
göre, sadece kendilerini savunmak için ateş atacaklar, ama Kıbrıslı Türklere
karşı şiddet kullanımı sürerse, İngiliz komutan ve Yunan Hükümeti ile eşgüdüm
halinde, “Baf limanına kadar giden bir başka enklava girebileceklerdi. Planda
belirtildiğine göre, ABD-İngiliz barış planı henüz daha görüşülmekte
olduğundan, Türkler, adaya yeni barış güçleri geldiği zaman kendi askerlerini
geri çekmeye rıza göstermeliydiler.(agy)
Atina’daki ABD Büyükelçisi, Yunanlıların
Türkiye’ye karşı askeri bir hareket başlatarak işleri bozmamalarını
söyleyecekti. Çünkü böylece Washington’un herhangi bir Türk müdahalesini
denetleme şansı azalacaktı. Türkiye ile savaş tehlikesi çıkarsa, Yunan ana karasına
karşı olacak tehdidi karşılamak için kendi askerlerini ülkede tutması askeri
açıdan daha akıllı olacaktı. (agy)
Ball, İngilizler ve ilgili büyükelçilerle beraber
beklenmedik hal ile ilgili planlarına başlamışlardı bile. Aslında, ilk adımlar
13 Şubat günü, çok sayıda Kıbrıslı Türkün öldüğü söylentileri ardından,
Amerikalılar adadan boşaltıldıktan sonra atılmıştı. Makarios, İngiliz Uluslar
Topluluğu’nun öncülük edeceği bir Barış Gücü önerisini reddetmişti ve acil bir
önlem alınmazsa, bir Türk müdahalesi kaçınılmaz görünmekteydi. Amerikan
beklenmedik hal planında öngörüldüğü gibi, İngilizler geceyarısı, adaya bir
ordu komuta örgütünün gönderileceğini açıkladılar. Dünya kamuoyuna söylenen, bu
askerlerin görüşmelerin sonucu ne olursa olsun, uluslararası barış gücünü
yönetmek üzere hazır bulunacaklarıydı. Tümgeneral Michael Carver komutasındaki
İngiltere’nin Stratejik Yedek Gücün 3. Piyade Bölüğü Karargahı, birkaç saat
içinde Kıbrıs’a uçtu. Carver ve 170 subayı, Güvenlik Güçlerinin yönetimini
derhal devraldı ve bu görevi yürütmekte olan General Young, egemen İngiliz
üslerindeki asli görevine geri döndü. (The Times, 14.2.1964) Savunma Bakanlığı,
bu eylemin Amerikalılarla anlaşılmış gizli planın bir parçası olduğuna ilişkin
hiçbir ipucu vermedi. Daha büyük bir komuta yapısı ve daha katı yeni bir
komutanın adaya gönderilerek, Türklerin adayı istila etmesi halinde, kendi
askeri birliklerinin sınırları çizilmiş bölgelere dikkatlice kanalize
edilecekti. (Daily Express,15.2.1964)
İngiliz askeri birlikleri Kıbrıs’a doğru yola
çıktıktan sonra bile, Türk askerleri gemilere bindirilerek, adayı istila
etmekle tehdit ettiler. Bunalımı denetim altında tutmak, Washington’da yapılan
Johnson ile Douglas-Home arasında yapılan görüşmelerdeki acil öncelik haline
gelmişti. 1962 yılında Nassau Konferansında nükleer füzelerin gündemdeki bütün
konuları ortadan kaldırdığı gibi, burada da görüşmeler üzerinde çakan şimşek
gibi tanımlanmıştı. (The Times, 7.2.1964, 15.2.1964) Douglas-Home Johnson’a,
tam bir Türk istilasını “bir Sovyet müdahalesinin izleyeceğinin hemen hemen
kesin olduğunu” söyledi. Dean Rusk, NATO Konseyindeki ABD temsilcisine,
olayların Yunanistan ile Türkiye arasında bir çarpışmaya yol açması halinde
surumun felaket olacağı uyarısında bulundu. (ABD Dışişleri Bakanlığı belgeleri,
79 74A, 14.2.1964, Rusk’dan NATO Konseyi’ndeki ABD daimi temsilcisi
Finletter’e)
Ball, Ankara’da beklenmedik hal planının bir
sonraki aşamasını harekete geçirmişti. Amerikalıların, Türkiye’nin adaya müdahale hakkına halel
getirmeyecek olan BM barış gücü girişimini sürdürecekleri güvencesini vererek,
Türkleri sakinleştirmeye çalıştı. Daha sonra, İngiliz Dışişleri Bakanı Butler
ve Sandys ile görüşmek üzere Londra’ya uçtu. Bunun sonucunda, İngiltere, BM’i
hayrete düşürerek, Makarios’un o ana kadar reddettiği adaya bir barış gücü
gönderilmesi isteğinin Güvenlik Konseyi’nin acilen yapacağı bir toplantıda
tarafından görüşülmesini talep etti. (The Times, 18.2.1964) Beklenmedik hal
planının öngördüğü gibi, bu hareket, Makarios ve müttefiklerinin Güvenlik Konseyi’ne
herhangi bir başvuruda bulunması olasılığını önceden yoketmişti. (ABD Dışişleri
Bakanlığı Belgeleri, 78 398C, 9.2.1964, Telgraf 6077, Ball’dan Atina’daki ABD
Büyükelçiliği’ne)
Ateşli
diplomatik hareketliliğin sürdüğü bir anda, Türk savaş gemileri adaya doğru yol
almaya başladı. Ama Kıbrıs karasularına yaklaştıkları sırada aniden durdular.
Bu durum, İngilizler Kıbrıs’a asker gönderirken, Kıbrıs karasularına girmeyi
geciktirmeleri için Türklere başvurulmasını öngören Washington planının ilk aşamasını
gizli kapaklı olarak yansıtmaktaydı. Ne var ki, İngiliz askerlerinin adaya
varışı ve BM girişimi, Türklerin sadece gecikmesini değil, şimdilik adayı
istila etmekten vazgeçmeleri için de ikna etmeye yetmişti. Gemilere bindirilmiş
askerlere, gerçekten adanın istila edileceğinin söylendiği daha sonra
kaydedilmişti. “Kıbrıs’a yanaştığımız anda, bize geri Türkiye’ye dönmemiz
söylendi.” (Daily Express, 17.2.1964)
Sonunda ABD beklenmedik hal planında öngörülen
denetimli istila gerçekleşmedi ve belki de, Türkler, daha fazla bastırsalardı,
Kıbrıs’a daha sonra girebildikleri gibi, 10 yıl önceden de girebileceklerini
asla anlamadılar. Ama o zaman bu plan, Türkler askeri eylem yapmaktan
vazgeçirilemezse, son anda başvurulacak sadece bir beklenmedik hal planıydı. 10
yıl sonra, Kıbrıs’taki askeri tesisleri kaybetme tehlikesinin gerçekten var
olduğuna inanan Amerikalıların, Türklerin Kıbrıs’tan uzak tutulmasından çok,
onların oraya girmesini teşvik etmeleri için daha güçlü gerekçeleri vardı.”
(s.98-100)
10 YILLIK ARA
“Mart 1964’de BM Barış Gücü, göreve başladı. Rum
Milli Muhafız Ordusu oluşturuldu. 18 bin kadar Kıbrıslı Türk evklavlara çekildi
ve Makarios onlara karşı ambargo uyguladı. Haziran 1964’de Kıbrıslı Türklerin
BM Barış Gücü korumasında karma köylere dönüşüne ilişkin bir plandan
vazgeçildi. Toplumlararası bir çatışma sırasında Türkiye adayı istila etmekle
tehdit etti, ama Johnson buna “kaba diplomatik bir nota” ile engel oldu.
Türkiye istiladan vazgeçti. Ağustos 1964’de eski ABD Dışişleri Bakanlarında Dean Acheson Türkiye’ye askeri bir üs verip,
özerk Kıbrıs Türk kantonları oluşturma karşılığı adanın Yunanistan’a
bağlanmasını önerdi. Bu kabul edilmeyince, Acheson ve Ball Yunanistan ve
Türkiye’yi, adayı kendi aralarında bölmeye zorlamayı düşündüler. Grivas adaya
döndü.
Nisan 1967’de Yunanistan’da askeri bir darbe oldu.
Kasım 1967’de Harold Wilson, sterlini devalüe etti ve dünya çapındaki savunma
sorumluluklarına son verdi. 6 gün süren Arap-İsrail savaşı oldu. Grivas
yönetimindeki Rum Milli Muhafız Ordusu Kıbrıslı Türklere saldırdı. Türkiye
askeri eylem tehdidinde bulundu. Yunanistan geriledi ve adadaki fazladan
askerlerini ve Grivas’ı geri çekti.
1974’DE UYGULANAN ABD PLANI İDİ
Şubat 1974’de Wilson seçimleri kazandı ve
savunmada büyük kesintilere gittiğini açıkladı. (s.xiv-xv) Amerikalıların,
Kıbrıs’taki İngiliz askeri üs ve tesislerinden yararlanmaları tehlikeye
girebilirdi ayı bölme planı uygulamaya kondu.
“Klerides, 1985 yılında Brendan O’Malley ile
yaptığı bir söyleşide, Türklere 1974 öncesinde adanın taksimi için bir NATO
planının verildiğini söylemiştir.” (s.186)
“1964’de hazırlanmış olan gizli ABD planı, 15
Temmuz 1974 darbesi ardından, Türkiye’nin yararına uygulamaya konmuş gibiydi.
ABD’nin perde gerisindeki bütün diplomatik çabaları, 1964 yılındaki beklenmedik
hal planında öngörülenleri yansıtmaktaydı.” (s.191)
“Gazeteler, Türkiye’nin, Girne de içinde
Lefkoşa’nın bazı kısımları ve Mağusa’yı da içine alacak şekilde, Kıbrıs’ın
kuzey yarısını ele geçirmeye çalıştığı haberini vermekteydi. Girne’yi ele
geçirmiş olan Türk askeri güçleri, liman gerisindeki dağlarda yer alan Kıbrıs
Rum mevzilerini bombaladı. Başkente giden yolun ele geçirilmesi, Lefkoşa’nın
kuzeyindeki askerleriyle temasa geçmelerini sağladı ve kentin Kıbrıs Türk
enklavına ve havaalanına saldırmakta olan askerlerin ikmal yolunu açtı.
Uygulanan taktikler, Girne-Lefkoşa yolunun, Türk işgali için bölgenin doğu
sınırını oluşturmasını öngören 1964 yılına ait Amerikalıların beklenmedik hal
planındaki taktiklerle önemli bir benzerlik göstermekteydi.” (s.191)
“Aslında Türkler, adaya ayak basıp, kendilerini
güvenceye aldıktan sonra, ateşkes anlaşmasının sadece Yunanistan’dan gelecek
bir tehdidi gidermekle kalmayıp, ayrıca planladıkları iki aşamalı harekatın
ikinci ayağı için elde ettikleri köprübaşını güçlendirmek amacıyla kendilerine
zaman da kazandıracaktı. Türkler, Kissinger’in kendileri olayı bu şekilde
görmeleri için cesaretlendirdiğine inanmaktaydılar. Türk yazar Mehmet Ali
Birand’a göre, Kissinger şöyle demişti: “Bu köprübaşını ele geçirmek sizin için
gerekliydi ve bunu yaptınız. Şimdi, daha ileriye gitmezden önce, güçlerinizi
artırmanız için beklemeniz gerekecektir.” Kissinger, bir ateşkes üzerinde
anlaşmazdan önce, askerlerinin Kıbrıs’ta güvenliğe ihtiyacı olduğunu söyleyen
Türklere, bunu sağlamak için Yunanlılarla konuşabileceğini önermişti. (Birand,
30 Hot Days, s.30, 39) Bunun sonuçları şöyle olmuştu: Kiisinger Türklerin adaya
çıkartma yapmasını onaylamış ve herhangi bir ateşkes anlaşması, Türklerin daha
fazla toprağı ele geçirmesi için hazırlanmasına izin vermek üzere, sadece
geçici bir ateşkes olacaktı. Amerikalılar işgalin, Kuzey sahildeki Girne,
Lefkoşa’nın Kıbrıs Türk kesimi ve kuzey-batıdaki Lefke arasında kalan üçgen bir
bölge ile sınırlı bir işgal olmasını öngören 1964 tarihli ABD beklenmedik hal
planındaki benzer şekilde olması için yönlendirmekteydiler. (ABD Dışişleri
Bakanlığı Belgeleri, George Ball’dan Philips Talbot’a andırı, 14.2.1964)”
(s.193-194)
“...Türkler Lefkoşa havaalanını bombalama
tehdidinde bulunmaktaydı. Bir NATO müttefiki, oradaki BM Barış Gücü’nde yer
almakta olan İngiliz ve Kanadalı askerleri ortadan kaldırmak istemekteydi.
Wilson, derhal Downing Street’deki bürosuna giderek Ecevit’i telefonla aradı ve
askerlerin geri çekilmesini talep etti...Bu, denetimli Türk istilası için
hazırlanan 1964’deki beklenmedik hal planından ilk kesin ayrılığı
oluşturmaktaydı. Oysa planda Türklerin havaalanından ve havaalanı düşmanca
amaçlar için kullanılmadığı sürece Havaalanı-Lefkoşa yolundan uzak durmalarını
öngörmekteydi. (ABD Dışişleri Bakanlığı Belgeleri, Philips Talbot’tan George
Ball’a, 14.2.1964)
Gergin bir aradan sonra Ecevit tekrar aradı ve kan
dondurucu bir öneride bulundu. Bombalamaya başlayabileceklerini, ama İngiliz
askerlerinin mevzilerini bunun dışında bırakabileceklerini söyledi. Bu,
İngilizlerin değil de, Kanada askerlerinin ateş altında kalabilecekleri
anlamına geliyordu. Wilson öfkelendi. İngiliz askerlerinin hayatının, başka BM
askerlerinin hayatı için tehlikeye atılmasına izin veremezdi. Ecevit’e, eğer bu
tehdidi yerine getirirlerse, İngiliz Fantom uçaklarına Türk bombardıman
uçaklarını düşürme emri vereceğini söyledi. Ecevit ısrarını sürdürünce de,
Wilson kırmızı alarm verdi ve Ağrotur’un acil düzenlemelerle güçlendirilmesi ve
uçakların hazır duruma getirilmesini istedi. İngiltere, savaşın eşiğine gelmişti. Callaghan bunu,
meslek yaşamının en korkulu anı olarak anımsamaktadır. Ecevit 90 dakika sonra
bombardımandan vazgeçtiğini bildirdi. Wilson ise şöyle yazmaktadır: “Eğer
Ecevit son anda fikrinden vazgeçmeseydi, daha da tırmanacak olan düşmanlıklar
içine kuşkusuz girmiş olacaktık. Süveyş’teki delilik dışında, 1945’den beri
İngiltere’nin başka bir ulusla girebileceği belki de en yakın savaş olasılığı
idi.” (H.Wilson, The Final Term, London 1986, s.64) (s.198)
Kissinger, 1150 sayfa tutan ve “Years of Renewal”
adını verdiği anılarında, 1974’deki Kıbrıs bunalımına 47 sayfa ayırmış olmasına
karşın, Şubat 1964’de hazırlanmış olan ve adanın Türkler tarafından sınırlı
olarak işgaline izin veren ABD planlarından ve George Ball ile Dean Acheson
tarafından Yunanistan ve Türkiye’yi adayı bölmeye zorlayacak önerilerden hiç
söz etmemektedir. Bu önerilerden biri de, Yunanlıların enosis’i ilan etmeleri
ve Kıbrıs’ın bir parçasının askeri üs olarak Türklere önceden anlaşılmış bir
pazarlık gereği verilmesini öngörmekteydi.” (s.232-233)
(“Hazırlayan: A.Can” imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi,
Kasım-Aralık 2000, Sayı:58)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder