KKTC Meclisi'nin 17 Aralık 1999 günü yapılan
birleşiminde, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Bütçesi görüşülürken yapılan
konuşmalarda, üç milletvekili GSM şirketlerinin KKTC'deki çalışmalarına ilişkin
söz aldılar ve KKTCell'in uygulamalarını eleştirildiler.
Kadri Fellahoğlu (CTP)'nun konuşmasından:
DENEME DÖNEMİ İÇİN PARA ÖDENMEDİ
"Türkcell'in ülkemize gelişi ile ilgili yaşanan
birtakım sorunları dikkate getirmek istiyorum. Bir defa antenlerle ilgili bir
sorun yaşadık....Benim yaptığım araştırmaya göre, (Türkcell) 1-2 ay test
konuşmaları yaptı. Ancak henüz daha konuşma bandları yoktu...Bu bir iki aylık
deneme süresinde doğru olmayan bir uygulama yapıldı ve Telefon Dairesi, bir iki
ay kadar bu görüşmelerden bir ücret elde edemedi...
BEDAVA SİMKART DAĞITILDI
Yapılan çalışmalarda ve gelinen noktada Türkcell'e bir
takım ayrıcalıklar tanındığı, Telsim firmasından istenen ancak bu firmadan
istenmeyen bazı yaklaşımlar vardır. Mesela bunlardan bir tanesi kontrolsuz
Simkart dağıtımı olayıdır Türkcell tarafından. Ve yapılan anlaşmalara göre de,
birinci ilk Simkart ücreti almıyor. Almadan bu kartlar dağıtılıyor ve devlet
zarar ediyor. Çünkü birinci Simkartın parası Telefon Dairesinin olması gerekir.
Ancak alınmadığı için Türkcelll tarafından, devlet bu anlamda zarar ediyor...
TASLAK SÖZLEŞME DEĞİŞTİRİLDİ
Başsavcı, Hukuk Dairesi, Bakanlığımızın, Telefon
Dairemizin Türkcell ile yaptığı anlaşmaya bağlı kalarak bazı görüşler ortaya
koydu. Kıbrıs Mobil Telekomünikasyon Ltd'ye kefil olarak Türkcell İletişim
Hizmetleri A.Ş.'nin de imza koyması gerektiği yönünde beyan verir. Keza taslak
sözleşmede mevcut olan, ancak imzalanan sözleşmede mevcut olmayan, çıkarılan ve
hiç görüşülmediği halde sözleşmeye dahil edilen bazı maddeler olduğunu tesbit
ettim. Bu farklılık, devlete büyük mali külfetler ve/veya mali kayıblara neden
olacaktır, şeklindedir...
GÜMRÜKSÜZ TELEFONLAR
Gümrüksüz telefon olayı sözkonusudur. Çünkü Telsim'de
yapılan anlaşmalarda, yapılan uygulamalarda gümrüğü ödenmiş bir telefon
alınır...Ama burda, Türkcell'de bu uygulama yoktur...Burda da bu uygulamanın
olması gerekir. O bakımdan Sayın Bakan, Sayın Başkan, Sayın Milletvekilleri, bu
hususlar küçük ayrıntılar gibi gözükebilir, ama önemli ayrıntılardır. Yani iki
firmaya da siz eşit, adaletli bir şekilde davranmanız gerekir, eşit mesafede
olmanız gerekir...Bu ülkeye siz, bu uygulamalar ile kaçak telefon gelmesini
teşvik ediyorsunuz...Eğer gümrüksüz telefonlara da bu Simkartlar veriliyorsa ve
uygulanıyorsa, bu olacaktır yani. Bunu önlemeniz mümkün değil ve devlet de
zarar ediyor. %26'dır bir cep telefonunun gümrüğü. Siz diğer sabit telefonları
gümrüksüz getirmeye ve öyle bir düzenlemeye, öyle bir yaklaşıma sıcak bakabilir
misiniz? Bakmamanız gerekir. Bu da aynıdır. Aynı düzenlemeyi bu firma için de
istemeniz ve koşul olarak koymanız gerekir.
PAHALI MESAJ SERVİSİ
Türkcell mesaj servisi vardır. Bu mesaj servisleri gelip
buraya bir tesis kurmadı, santrallarını kurmadılar. Burdaki yapılması
gerektikleri düzenlemeleri buraya yönelik bir alt yapı anlamında yapmadılar.
Türkiye'den bir uzantı şeklinde bunları getirdiler ve öyle veriyorlar bu
hizmeti. Ha, böyle olunca bu uygulamalar, bu aboneler daha fazla bir bedel
ödemek zorunda kalırlar. Çünkü bu mesaj işleri Türkiye üzerinden olduğu için o
çerçevede ve yüksek boyutta bir rakam ödeniyor. İçte, ben bir de burdaki bir
aboneye bir mesaj bıraktığım zaman, iç hat görüşmesi gibi bir mesaj
bırakıyorum. Ama orda öyle olmuyor. Ve herhalde insanlar bunu pek bilmiyor diye
düşünüyorum. Ve bunların da giderilmesi gerekir. Eşit nokta getirilmesi
gerekir.
MUHABBET KARTI
Turkcell uyguladığı güne kadar kaset diye bir olay
vardır. Muhabbet kartı da derler galiba buna. Bu kartları hazır alırsınız,
gelirsiniz ve Türkcell'in sistemi içerisinde bunları bizim kanalları kullanarak
görüşme de yaparsınız, ama bundan devlet, Telefon Dairesi bir kuruş bile gelir
elde etmez. Bu da devletin, devleti zarara sokacak bir uygulamadır...Gecikme
faizinin de devlet tarafından alınması gerekir.Yani 300-400 milyar gibi bir
para söz konusu...
Salih Miroğlu: (yerinden) 502 milyar, şu an Maliye'nin
kasasında yatıyor.
K.Fellahoğlu (devamla): ...Faturalarda bazı hatalar
vardır. Faturaları iyi dikkatli etüt etmek gerekir diye düşünüyorum.
Türkcell'in kontür hesaplarında bazı yanlışlar olduğunu tesbit ettim. Mesaj
görüşmelerinde demin de değindim, fazla ücret ödeniyor. Sistem burada
kurulmadığı için, uzatma yapıldığı için ve buna bağlı olarak telesekreter
yönlendirmelerinde de ücret ödeniyor..."
Mustafa Arabacıoğlu (DP)'nun konuşmasından:
GÜMRÜĞÜ ÖDENMEMİŞ TELEFONLAR VE BELEŞ SİMKART
"(Yapılan sözleşmede) simkart nasıl verilecek, açık
ve nettir. Simkart gümrüğü ödenmemiş hiçbir telefona simkartı vermez ve
simkartı olan bir telefona da ikinci bir simkartı verilmez diye madde var yine
burada...Şimdi ne yaptı bu şirket; geldi buraya, herkes getirsin bana, diyor,
beleş simkartı vereceğim. Oysa simkartını veren, bu yetkiyi veren kimdi?
Telefon Dairesi verirdi...Ben iddia ediyorum, bu ülkede binlerce gümrüğü
ödenmemiş olan telefonlar bugün bu ülkede çatı çatır kullanılmaktadır
arkadaşlar. Binlerce, ben bunu iddia ediyorum...Bunları yapandan Savcılığın
veya kimse, hesap sorması gerekmektedir. Gerçekten büyük bir kaybı vardır
devletin...Bir de, verdin sen o beleş simkartları, 7 milyon 700 bin liralık
paraları yatırdı mı Telekomünikasyon Dairesine? Ve ne yetki ile dağıttı bu
firma?
TÜRKCELL'DE ÇALIŞAN BAŞNAKAN YAKINLARI
Ve gerçekten insana 100 soru gelir, kusura bakmayın Sayın
Bakanım. Yani benim Başbakanımın kızı ve damadı bu şirkette çalışır, iyi, bir
yerde insanın kafasına gerçekten sorular gelir. Yani ben demiyorum bunları
düşünmem, düşünmek sahi istemiyorum, ama insanımız bunları düşünüyor...
TELEFONLARIN DÖKÜMÜ ORTAYA ÇIKSIN
Ben bugün var olan abone sayısını, kaç tane telefona
ithal izni verildiğini ve kaçının pazarlandığını, kaçının bu ülkede
pazarlanmadan imalatçıların elinde olduğunun dökümünü ortaya çıkarırsak, bu
ülkede gümrüksüz telefon sayısını kabaca ortaya çıkaracağımız inancındayım...Az
önce Kadri arkadaşımın dediği gibi, bizim buradaki görevimiz, devletimize olan
bağlılıktır ve biz monopole de karşıyız. Buraya bir değil, iki tane, üç tane
firma gelsin. Fakat bu firmalar arasında dengeleri kurmaktır önemli
olan..."
Ferdi Sabit Soyer'in konuşmasından:
VERGİLERİN ÖDENMEDİĞİ AYLAR ÖNCE YAZANA CEZA
"Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komisyon
aşamasında cep telefonları ile ilgili konuyu ele alırken tartıştık, rakamlar
çıkardık orta yere. Ve Türkcell'in bu anlamda devlete yaptığı 33 bin abone
karşılığı ödemenin son derece küçüklüğü ve komikliği üstünde durduk. Bunu Genel
Kurul aşamasında aldığımız bir bilgiye bağlı gündeme getirdiğimizde, vergisini
de ödemediği olgusunu söylediğimiz zaman, kürsüden Sayın Maliye Bakanı Mehmet
Bayram bizi doğruladı. Sayın Bayındırlık Bakanı da bizi doğruladı. Ve Türkcell
bu anlamı ile devlete vermesi gereken vergiyi de ödemediği bu çerçevede orta
yere çıktı. Peki; bunu niçin söyledim? Çünkü gazeteci Doğan Harman, bu konuyu
aylar öncesinde gazetesinde ve dergisinde yayınladı. Bu konu ile ilgili
Türkcell'in vergi borcunu ödemediği ile ilgili haber verdi. Ve Doğan Harman,
bunu yazdığı için Türkcell tarafından 50 milyar Türk Lirası tazminat davası ile
cezalandırıldı.
Şimdi bu Meclisteki tartışmalar içerisinde, atmosfer
içerisinde ve bunu sorgulamamızın sonucunda Sayın Bakan itiraf etti ki ve
belirtti ki ve kendi de şikayetçidir bu konuda, Türkcell bu parayı ödemedi. Ve
bu tartışmaların sonucunda bu basına yansıdı ve sonuçta Türkcell'in bu parayı
şu anda ödediği söylenmektedir. Peki; ne kadar ceza alacak? O ayrı bir
dava...Çünkü siz telefon parasını geciktiren bir yurttaştan ceza alıyorsunuz
değil mi? Ha, ne kadar ceza alacaksınız, onu bilmiyorum. Basın bu konuları %100
veri elde etmeden yayınladığında, bu konuların suçluları, bu konuların istismar
edicileri elinde somut devletten belge alamayacağına göre, o an için basına
açıkladıkları dava, basını ve haberleşmeyi susturma değil mi, korkutmak ve
caydırmak değil midir? Yani bu basın özgürlüğünü, haberleşme özgürlüğünü, haber
alma hakkını bu anlamı ile tehdit eden bir duruma gelmiş bulunmaktadır
memleketteki vaziyet. İşte gazeteci Doğan Harman bunu aylar önce yazdı ve
Türkcell tarafından 50 milyar Türk Liralık tazminat davası ile mahkemeye
verildi. Sindi kaldı. Herkes bu konuda konuşmaktan büyük ölçüde ürktü.
Bu bütçe görüşmelerinde tartışıldı ve en nihayet burada
biz duyduğumuz bu olguyu gündeme getirdik Meclis kürsüsünden. Çünkü bunun
dokunulmazlığı var ve bu dokunulmazlığı ile ilgili, bu zırh ile ilgili
konuşurken, bu noktada Sayın Bakan da bizi doğruladı ve bu konu gün ışığına
çıktı. Şimdi öyleyse basın özgürlüğü ve basının susturulmasına yönelik atılan
bu adımlara Meclis cesaretle karşı çıkmayı bilmelidir. Sayın Başsavcı, sayın diğer
mahkeme heyeti, bununla ilgili diğer unsurlar, basının caydırıcılık ve
tehditlerle susturulacak bir atmosfer içerisinde memleketin halinin ne
olacağını, Türkcell davasında devlete ödenmeyen vergi olgusunun açıkça bu
çerçevede yazılması ve bunu ödemeyenlerin basını ve demokratik kamuoyunu
susturmak için 50 milyar Türk Liralık bir tazminatla onların üstüne heyüla gibi
çökmeleri ile net bir şekilde görmek durumundadır. Bunun için basın özgürlüğünü
ele almak gerekiyor..."
CEP TELEFONLARI İÇİN MECLİS'TE GENEL GÖRÜŞME İSTEMİ
KKTC Meclisi'nin 14 Ocak 2000 günü yapılan birleşiminde
önerge sahibi olan DP Grubu adına söz alan DP milletvekili Mustafa
Arabacıoğlu'nun konuşmasından:
SUÇ BURADAKİ UYGULAYICILARIN
"Bu genel görüşmedaki amaç, bu sermaye kuruluşlarının
KKTC'deki uzantılarının uygulamalarından ve denetimsizliğinden kaynaklanan
sorunları irdelemek amacvı ile genel görüşme isteminde bulunduk...(Ülkemizde
kurulan ilk GSM sistemi) öyle bir sistem idi ki kesinlikle bu ülkeye kaçak
telefon girme şansı, daha doğrusu gümrüğü ödenmemiş telefon girme şansına
olanak tanımayan bir sistemdi. Bir diğer konu ise çalıntı telefonlar kesinlikle
bu ülkede kullanılşamazdı. Bunu sen hemen yakalardın. O kadar güzel bir sistem
vardı bu ülkede. Dolayısiyle o dönemlerde hiç çalıntı telefonla ilgili basında
haber okumadık biz. Telefon hırsızlığı oldu diye hiç ben araştırdım bulamadım.
Taa ki Türkcell devreye girip de beleş simkartı dağıtıncaya kadar. Ondan sonra
her türlü olay bu ülkede başladı. Sistemin içine biz, af edersiniz, ettik.
Onlara değineceğim ben, ama burda iddia ediyorum
gerçekten, Türkcell çok büyük bir şirkettir. Türkcell'in 10 bin tane simkartını
beleş dağıtmaya ihtiyacı da yoktur veya 20 bin tane beleş simkartı dağıtmaya
ihtiyacı yoktur. Burdaki uygulayıcıların ayak oyunlarıdır bunlar ve bunu iddia
ediyorum ben. 6-7 milyon abonesi olan dev bir şirket gelecek KKTC'ye ve
"ben bu pazara girmek için 20 bin tane beleş simkartı dağıtayım
gitsin" diyecek mentalitede bir şirket olamaz. Böylesine büyük şirketler,
böylesine kişilerin küçük ayak oyunları ile uğraşmaz. Ancak o şirketin
şemsiyesi altına giren bazı kişilerin, bu yöneticilerin, bu tür ayak oyunlarına
girmesi söz konusudur. Tabii devletin de buna engel olması gerekirken, devlet
bunlara engel olmadı ve göz yumdu...
Bir de yazı okudum bir yerde. Ulusal Birlik partisi
diyor, KKTCell'i diyor, şey aldı diyor, satın aldı veyahut da işte etkisi
altına aldı diyerek, bir yazı okudum bir yerde gazetede. Esasında bana göre tam
tersi oldu. Türkcell UBP'yi teslim aldı da kimsenin haberi yok. Esas olan
odur...İlgili arkadaşım yok der, ama bak ben gene söylerim. 1 milyarlık
sermayeyi satın alacak gücünüz yoktur ve olamaz da. Ancak sizi satın alırsa,
onu ben söylüyorum. Bunun da en güzel kanıtı, orda kimlerin çalıştığını ben
söylemeyim, çünkü bazı arkadaşlar alınır. Kimlerin çalıştığını, ne amaçla
çalıştığını, o şirketin reklam işlerini kimlerin yürüttüğünü, o yok diyen
arkadaşlar çıksın da bu kürsüden lütfen burda söylesin kamuoyuna ve kimi satın
aldığını. O zaman kamuoyu karar versin. Ne sen karar veresin, ne de ben karar
vereyim bu konuda...
İKİ GÜNDE SUNULAN ÖNERGENİN SIRRI NE?
(Rumeli Telekom'a ait) bu monopollük devam ederken,
kurulan UBP-TKP Hükümeti döneminde ilgili bakan, Türkcell ile temas etmiş
olacak ki, Ericsson'la ilgili, Türkcell'le temas ettikten sonra, Rumeli
Telekom'un burdaki yetkilileriyle görüşerek, ellerinden bir feragatname aldı
Sayın Bakan. Bu feragatname neydi? Bu monopollüğe son vermek için ya 50 bin
aboneye ulaşacaktın, diyor kendisine, veya 14 yıl bitecekti. Bu adam da dedi
ki; biz 50 bin aboneye ulaşmadan bu hakkımızdan feragat ediyoruz, diye
Bakanlığa bir yazı verdi. Yazının tarihi Mart'ın 8'inde, yani 8/3/1999'da
Rumeli Telekom, bu 50 bin abone hakkından feragat ettiğine dair bir belde
veriyor ilgili Bakanlığa, ki biz diyor, bu 50 bin aboneden vaz geçiyoruz ve
ikinci bir firmanın bu ülkeye gelmesinde bir sakınca görmüyoruz, diyor. Yalnız
diğer haklarımız da diyor, saklı kalmak koşulu ile ve gelecek olan firmaya da
bizden farklı bir uygulama yapmamak koşulu ile feragat ediyoruz, diyorlar.
8/3/1999'da Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığına
gönderiliyor bu yazı. Bu yazı alındıktan iki gün sonra, tam iki gün sonra,
ilgili arkadaşlarım, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı bu feragatnameyi
aldıktan iki gün sonra, Bakanlar Kuruluna roket hızı ile diyeyim, bir önerge
sunuyor hemen. İki gün sonra yine hiçbir işimiz hayatta bu kadar süratli olmaz
ha! Bu tarihlere dikkat edeceksiniz siz. 8'inde feragatname alındı, 10'unda
yıldırım hızı ile Bakanlar Kuruluna
önerge yatırdı Sayın Bakan...
Bu konu ile ilgili 2-3 sayfalık bir raporu vardır
Başsavcılığın, gelişi de çok enteresan. Biz bu konuda, diyor, çalışma yaptık
bir taslak hazırladık. Bu taslak diyor rafa kaldırıldı ve ilgili müsteşar,
kendine göre yeni bir sözleşme hazırladı ve bunu diyor, Bakbakanlıkta bir basın
toplantısında imzaladı diyor ve imzalanıyorken, diyor, içerikleri parafe
edilmedi. (İlk taslakta yapılan değişiklikler bir yana, 15 sayfadan müteşekkil
sözleşmeninm hiçbir sayfası taraflarca parafe edilmemiştir.) Böylesine bir
devlet ciddiyeti veya böylesine bir devlet anlayışı nasıl olur, ilgili Bakanlık
ve Başbakanlık bize gerçekten açıklama yapsın...
Şimdi biz bunu sormak isteriz. 25 Mart 1999'da imzalanan
sözleşme taraflar tarafından ara sayfaları parafe edilmeyen sözleşme ne
içermekte idi? Savcılığın hazırladığı taslak sözleşme ne içermekte idi ve daha
sonra yapılan düzenlemeler neler olmuştur? Bunların parlamentoya sunulmasını
istiyoruz biz...Bir müsteşar, Bakanlar Kurulunun almış olduğu kararın üzerinde
nasıl hareket edebilir? Hal böyle...
Müsteşarla ilgili tıs yok ha hiçbir makamdan. Ama
zamanında da "X" Bakanı da almaktan geri kalmadı bu Başbakan.
Usulsüzlük yaptı dedi. Savcılığın bu kadar yazısı var. Bu Başbakan şimdi hiç
tıs çıkarmıyor. Müsteşara birşey yapmadı. Ama o yandan bir Bakanı alma
yetkisini kendinde buldu, ki vardı bir Başbakanın yetkisinde. Sorumludur çünkü
bütün yapılan icraatlardan. Burda da sorumludur. Kendini soyutlayamaz. Burda
niye sessiz kaldı?
...Esasında KKTCell'in gidişinden kaynaklanmıyor bu
olaylar, onu da söyleyim ben. Bu şirketin başında olan kişilerin belli yerlere
menfaat sağlaması için yapmış oldukları ayak oyunlarıdır bunlar ve devlet de
buna göz yumdu ve devletimizin en büyük mercilerindeki kişilerin en yakınları
da bu şirkette görevdedir şu anda. Nasıl olur böyle bir işletme? Nasıl
olur?"
(Kıbrıslı Türkün Sesi dergisi, Sayı:54, Şubat 2000)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder