22 Aralık 1993 tarihinde TC Lefkoşa Büyükelçiliği Basın
Ateşeliği tarafından yayımlanmış olan "Kıbrıs Rum Basın Özetleri"
Bülteninde yer alan (Sayı:302, Sayfa:2-4) bazı iddialar, aradan geçen süre
içinde yalanlanmadığına göre doğru kabul edilmek durumundadır.
22 Aralık 1993 tarihli Rumca Mahi gazetesinde yer alan "Türk asilerin maksadı Kıbrıs'ı taksim
etmekti" başlıklı haberin, Büyükelçiliğin Rumca mütercimi Saffet
Soykal tarafından yapılan resmi çevirisi aynen şöyledir:
"Radio Proto (M.N.(Mütercimin notu): Simerini
şirketler Grubunun fanatizmi, Türkiye düşmanlığını ve Enosis'i destekleyen özel
radyosu) dün akşam DİKO Parlamento Sözcüsü Tassos Papadopulos (1963'e kadar
EOKA'cıların avukatı, 1963'te isyancı güçlerin liderlerindendi), Nikos Sampson
(1955 EOKA terörizmi sırasında asker, sivil İngiliz erkekleri, hatta
kadınlarını arkadan vuran, idama mahkum edilen ancak son anda kurtarılan,
1963'te Küçük Kaymaklı'da kadınlı erkekli Türkleri katleden, Türklere ait evleri
yakmak suretiyle geri dönmelerini önleyen ve 1974 darbesinde Makarios'un yerine
darbeciler tarafından kukla Cuymhurbaşkanı olarak tayin edilip 8 gün işbaşında
kalan kişidir. Mahi ve Tharros gazetelerinin sahibidir), Lellos Dimitriadis
(Halen Güney Lefkoşa Belediye Başkanı, 1963 Kanlı Noel döneminde ise Rum
göçmenlere sosyal yardım sağlayan sorumlu idi) ve Dr.Vassos Lissaridis
(St.Hilarion kalesini mücahitlerin elinden almaya çalışan kırmızı bereli Rum
sürülerinin komutanı idi. Halen Sosyalist EDEK Partisi Genel Başkanıdır)
tarafından anlatışan Türk İsyanına ait anıları yayınladı.
Papadopulos (O zaman Çalışma ve Sosyal Sigortalar
Bakanıydı), Makarios Yönetiminin, Türk 'Asilerin' KIbrıs'ın bir bölümünü Rum
denetiminden kopartarak, orada yaşamaları için hazırladıkları planları
yürürlüğe koymak üzere uygun fırsat kolladıklarını anlattı. Olayların nasıl
başladığı ve doruğuna varıldığına dair ayrıntılar verdi.
Sampson ise, Türklerin isyan hazırlıkları yaptıklarına
dair bilgi,ler aldıklarını savundu, adaya silah getirmekte olan kayığın
farkedilmesi üzerine mürettebatı tarafından batırılmasını buna kanıt olarak
gösterdi, İngiliz dalgıçların deniz dibinden büyük miktarlarda silah
çıkarttıklarını, sonra da adaya Türk subayları gönderdiklerini anlatan Sampson,
Rum tarafının, Türk 'isyanını' durdurmak
için gereğince hazırlanamadığını vurguladı.
Sampson, Kumsal'da
bir banyo küveti içerisinde katledilmiş olarak bulunan çocukların (M.N.: Kıbrıs
Türk Kuvvetleri Alayı Binbaşısı İlhan'ın eşi ve çocuklarıydı) aslında Türkler
tarafından öldürüldüğünü, ama katliamı Rumların omuzlarına attıklarını ve bu öykü
üzerine büyük bir propaganda yaprıklarını bildirdi. Sampson, Türk
propagandasının iddialarına ve yalanlarına sınır konmadığını, ama KTKA sağlık
subayı olan İlhan'ın çocuklarını, bizzat TMT'nin katlettirdiğini açıkladı.
Sampson, TMT'nin bunu, pasif kalan KTKA'nı, Kıbrıs Türklerinin yanında Rumlara
karşı savaştırmak için yaptığını anlattı. Katledilmiş bulunan kadın ve
çocukları (üç çocuk) bulundukları eve hiçbir Rum birliğinin ulaşmadığını
bildiren Sampson, suçun Rumlarda olamayacağını
savundu. (M.N.: Kornaro otelinden sürüler halinde geldiler ve Un fabrikası
üzerinde mevzi bulunan mücahitleri susturmak için geceli gündüzlü ateş açtılar.
Bu arada üç-dört mücahidimizi de pusuya düşürerek o civarda şehit ettiler)
Dimitriadis, kendisine o zaman idari bir görev
verildiğini anlattı. Dimitriadis, haksız yere savunma bakanlığını da üstlenen
EOKA grup liderlerinden Rum İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis'in kendisine
verdiği emri açıkladı. Yorgacis'in, 1963'te bir İngiliz Havacı subayın
eşliğinde Sarayönü'ne (Atatürk Meydanı) gitmesi ve mahsur kalan bazı Rumları
alarak getirmesi emrini verdiğini bildiren Dimitriadis, o zaman cari korku
ortamını da anlattı.
Lissaridis ise, emrindeki askerlerin esir aldıkları
kişiler arasında bir Türk Subayının da bulunduğunu açıkladı. Lefkoşa'nın Rum
kesiminin korunması için mücadele verdiklerini anlatan Lissaridis, daha sonraki
görevinin ise Beşparmak Dağlarını savunmak olduğunu ekledi."
Mütercim, Sampson'un, Binbaşı İlhan'ın eşi ve çocuklarını
TMT'nin katlettirdiğine ilişkin sözlerinden sonra parantez açıp, yalanlama veya
herhangi bir yorum yapmadığına göre, o günleri yaşayanların da kulaktan kulağa
öğrendikleri bu "provokasyon cinayeti"nden Türk tarafının sorumlu
olduğu anlaşılmaktadır. Aradan 35 yıl geçmiş olmasına karşın, bu kışkırtma
eyleminin azmettiricileri ve sorumluları kimlerdir?
Cinayeti işleyen kişinin, konuşmaması için ortadan
kaldırıldığına ilişkin söylentiler vardır. Bu ve benzeri karanlıkta kalmış
tarihsel olaylar, mutlaka aydınlatılmalı, genç nesiller olsun doğruyu öğrenmelidir!
(Kıbrıs'ta
Sosyalist Gerçek, Sayı:36, Ocak 1999, imzasız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder