14 Mayıs 2015 Perşembe

BİR KONSERİN ARDINDAN


19  Mayıs 1997 akşamı Lefkoşa’daki Lidra Palas yakınındaki askeri ara bölgede, yüzyıllardır Cirit Sahası diye bilinen ve 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren, Kıbrıs Türk liderliğinin adanın taksiminden yana bir politika güdmeye başlaması ile, adı Taksim Sahası olarak değiştirilen yerde düzenlenen “Müzik yoluyla dostluk konseri”nin yankıları hala daha sürüyor.  BM Kıbrıs Barış Gücü (UNFICYP) tarafından kotarıldığı söylenen pop müzik konserinde, Yunanlı Sakis Ruvas ile Türkiyeli Burak Kut Yunanca, Türkçe ve İngilizce sevilen şarkılar okumuşlar ve konsere katılan iki binden fazla Kıbrıslı Rum ve Türk seyirciye yıllardan sonra birlikte hoş bir vakit geçirtmişlerdir.  

Her ne kadar konserin resmen UNFICYP tarafından düzenlendiği duyurulmuşsa da, gerek Cyprus Weekly gazetesi, gerekse Sigma International Televizyonunda konuşan ABD Lefkoşa Büyükelçiliği müsteşarı Deborah Graze konserin hayata geçirilmesinde “American Center”in de katkılarda bulunduğunu açıklamıştır. Rum DİSİ milletvekili Keti Kleridis de, adı geçen TV yayınında konsere katılanların çoğunun, kendisinin de üyesi bulunduğu iki toplumlu “conflict resolution” (uyuşmazlıkların çözümü) çalışmalarına katılanlardan oluştuğunu söyleyip, bu Amerikancı gruba pay çıkartmaya çalışmışsa da, katılımcıların gerek Rum, gerekse Türk her kesimden barış ve dostluk yanlısı kişiler olduğu gözlemlenmiştir.

Ortak konserin biletleri, Rum kesiminde 3 bin ve  Türk kesiminde 3 bin olmak üzere toplam 6 bin kişiye  BM Barış Gücü yetkililerince parasız olarak dağıtılmış ve her iki kesimdeki faşistlerin tehdit ve karşı propagandalarına rağmen, konsere 1,880 Kıbrıslı Türk ve 580 Kıbrıslı Rum katılmıştır.

Rum kesiminde, aynı anda alternatif başka bir konser düzenleyen fanatik Rum örgütleri, konser yerine giden yolları kesip, katılımı düşük tutmaya çalışarak,  polisle çatışmaya girerken, Türk kesiminde de faşist bozkurtların örgütü olan Ülkü Ocakları Burak Kut’u taşıyan otobüsün yolunu keserek, otobüstekileri linç etmek istemişlerdir. Çevik Kuvvet’e mensup polislerle sözümona korunan otobüste bulunan Türkiyeli gazetecilerin cep telefonları ile durumu canlı yayın yapmakta olan Türkiye’deki TV istasyonlarına bildirmesi üzerine, ülkücü saldırganlar yine cep telefonları aracılığı ile belli merkezler tarafından uyarılarak, daha fazla taşkınlık yapmaları önlenmiştir.
Konser öncesi günlerde taksimci Kıbrıs Türk lideri Rauf Denktaş “Güvenlik bize ait değil, konsere gidecek olanlarda ve BM’dedir” deyip, kukla örgütleri aracılığıyla Kıbrıslı Türklerin konsere gitmesine engel olmaya çalışırken, polis de konser gecesi geçiş işlemlerini kaplumbağa hızıyla yapıp, katılımcıları bezdirmek istemiştir.

Konser sonrası, bir basın toplantısı yaparak konserin her iki taraftaki  şovenistlerin maskesini düşürdüğünü açıklayan CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’a cevap vermeye çalışan baş şovenist Rauf Denktaş ise her olayda parmağı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Konseri bahane edip CTP’nin Kıbrıs politikasını bir kez daha sorgulamak isteyen Denktaş, AKEL’e ve diğer Kıbrıslı  barışseverlere de saldırmayı ihmal etmemiştir. Rauf Bey eğer bazı konularda kaypak bir politika güden CTP liderine bazı sorular soracaksaydı, bunları Saray’a davet edip de sorabilirdi. Yoksa Rum ve Türk gençlerinin katıldığı bir pop müzik konserine gidenleri ve bu konsere destek verenlere laf söylememeliydi. 

Gerek yaşlı kuşaklar, gerekse günümüz gençliği,  tescilli Rum düşmanı olan ve taksimciliği ile bilinen Rauf Denktaş’ın “Ada’da anlaşma uzlaşma olsun diye ömrünün yarısını harcadığını” söylemesine hiç de inanmamaktadırlar. Daha geçenlerde kendisi ile bir söyleşi yapan Cumhuriyet gazetesi muhabirine, “Ben 32 yıldır değişmeyen plak gibiyim” diyen Denktaş, Kıbrıs’ta Rum ve Türk toplumlarının işbirliğini, kardeşliğini ve birarada varolmalarını istememekte, adanın İngiliz-Amerikan emperyalizminin bölgemizdeki çıkarları uğruna taksim edilmesi için 32 değil, 42 yıldır cızırtılı taksim plağını çalmaktadır. Ama dünya değişmiştir. Uluslararası ilişkiler değişmiştir. Bütün bunları anlamak istemeyen Denktaş ise, 1974’de yaratılan yasadışılığı ve onun getirdiği askeri ve demografik sonuçları, dünya toplumuna kabul ettirebileceğini sanmakta ve herkesin olmayacak duasına amin demesini beklemektedir.

“Adanın taksimine evet der misiniz” anlamına gelen, “İki kesimli federasyonun temelini teşkil eden mal-mülk mübadelesinden yana mısınız?” sorusunu Lefkoşa’daki ara bölgede yapılan iki toplumlu bir pop konserine katılanlara destek belirtenlere soran Denktaş, soğuk savaş döneminden kalma taksim plağının ne kadar da çağdışı kaldığını neden görmek istememektedir.

Eğer bugün, daha liseyi bitirmemiş Kıbrıs Türk gençleri, Bayrak TV’nin bir yayınında bile “Acaba ölmeden önce Rum kesimini göremiyecek miyim, Kıbrıslı Rumlarla temas edemiyecek miyim?” diye kaygılanabiliyorsa, küçücük ilkokul çocukları karlı tepesini gördükleri Trodos için şiirler yazıp, orayı ziyaret edememenin saçmalığını dile getirebiliyorlarsa, Kıbrıs Türk toplumunun başına çöreklenmiş olan 42 yıllık liderin fesini önüne koyup, bu halkı ne duruma getirdiğini iyice düşünmesi gerekmez mi? Gerçi aralarında Denktaş’ın ajanlarının da bulunduğu Amerikancı “Conflict Resolution”cular Trodos’ta piknik yapıp, Girne limanında resim çektirebiliyorlar, ama halk kitlelerinin esas istediği, bölünmemiş demokratik bir Kıbrıs’ta isteyenin istediği yere gidip, istediği kişilerle konuşup, tartışabilmesidir.

Ayrılıkçıların sıradan halk kitlelerin temasına her türlü  engeli çıkartması, bütün askeri güçlerini ve faşist maşalarını bunun için seferber etmesi ve bir konseri gerekçe göstererek sayfalarca açıklama yapması,  Rum ve Türk halklarının dostluk ve işbirliğinden ne kadar korktuklarını göstermektedir. Ruvas-Kut konserine ve benzeri kitlesel katılımla gerçekleşen etkinliklere karşı verilen demeçler ve yapılan kısıtlayıcı uygulamalar, bunu bir kez daha kanıtlamıştır. Çünkü tarihi yapan kitlelerdir. Ama liderler onları ileriye götüremiyorlarsa, suçu biraz da kendilerinde aramalıdırlar.

(“H.Karlıdağ” imzasıyla, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek, Sayı:17, Haziran 1997)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder