ABD Kongre üyesi Donald Payne, Kıbrıs sorununun iki
toplum arasında bir konu olmayıp, adanın bir kısmının Türkiye tarafından işgal
altında tutulması sorunu olduğunu söyledi.
Şubat ayı sonunda adayı ziyaret eden Payne, ABD'nin ayak
sürümeyi durdurma ve köre kör deme zamanının geldiğini, adadaki işgal
askerlerini geri çekmesi için Türkiye'ye baskı yapmasını ve ondan sonra adadaki
iki toplumun barış içinde yaşayabileceğini söyledi.
New Jersey eyaletinin Demokrat Parti milletvekili olan
Donald Payne, Lefkoşa'nın Rum kesiminde onuruna verilen bir yemekte yaptığı
konuşmada, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ABD, Kuveyt ve Bosna'da saldırıyı tanımlama ve
direnç göstermede çeyrek yüzyıl beklememiş ve
savaşan taraflara sadece "iyi niyet hizmetimizi" sunmuştur.
ABD'nin silahlı güç ve siyasal ikna yöntemi kullandığı Kuveyt veya
Bosna'dan farklı olarak, hakkı olmadığı
bir yere gireni, uluslararası hukuka uymaya zorlamak için uygun araçları kullanma bir yana, Türkiye, Kıbrıs'la ilgili olarak
hiçbir zaman düşünülmedi.
Kıbrıs sorunu ne eşsiz bir vakadır, ne de karmaşıktır.
Yanlış olarak tanımlandığı gibi bir iç savaş da değildir. Bir devletin öteki
devlete karşı saldırısıdır ve uluslararası hukukun temel normlarının ihlalidir.
BM'nin 99 Güvenlik Konseyi kararı ile 13 Genel Kurul kararı Türkiye'yi kuzey
Kıbrıs'taki işgaline son vermeye çağırmaktadır.
"Conflict Resolution" Profesörleri neyin
telkinini yapıyor?
Payne'nin görüşleri, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın nezaketiyle "Uyuşmazlıkların Çözümü
(Conflict Resolution)" seminerleri düzenlemek için adaya getirtilen bir
yığın Amerikalı profesörün görüşleriyle açık bir tezat oluşturmaktadır.
Bu profesörlerin hepsi de, Kıbrıslı Rum ve Türk
katılımcılara, Kıbrıs sorununun temelde bir iç sorun olduğu telkinini yapmakta
ve Türk istilası, işgali, zorla uygulanan taksim ve bunu izleyen etnik temizlik
hep gözardı edilmektedir.
ABD Kongre Uluslararası İlişkiler Komitesi ile İnsan
Hakları Komitesi'nin üyesi olan Payne ise, Şubat ayı başlarında adaya getirilip,
uyuşmazlıkların çözümü konusunda nasihatlar veren Amerikalı akademisyenlerden
biri olan Sisk'in gerekçelerini tamamiyle ortadan kaldırmış bulunuyor.
Amerikan Merkezi tarafından adaya davet edilen ve
Intercollege'de yapılan bir toplantıda konuşan ABD Barış Enstitüsü Program
görevlilerinden Timothy Sisk, davetlilere yaptığı bir konuşmada, Kıbrıs
sorununun "öncelikle bir iç çatışma" olduğunu söylemiş bulunuyor.
Sisk'in, dinleyiciler tarafından, Kıbrıs'ın bir iç sorundan çok, bir dış sorun olduğunu
kabul etmesi için kendisine yapılan uyarılara rağmen, görüşlerinde ısrar ettiği
gözlemlendi. Barış Enstitüsünün, Amerikan Kongresi tarafından finanse edilen ve
uluslararası uyuşmazlıklarla ilgilenen bir kuruluş olması, dinleyicilerin daha
da şaşkınlığına yol açtı.
ABD Kongresi Demokrat üyesi Payne'nin değerlendirmesi
Öte yandan Payne, şu açıklamayı yapmaktan da geri
durmadı:
"Kıbrıs sorununun iki toplum arasında herhangi esasa
ilişkin bir düşmanlığı veya barış ve onur içinde yanyana yaşama
beceriksizliğini yansıtmakta olduğuna kesinlikle inanmıyorum.
Kıbrıs sorunu, egemen bir ülkenin topraklarının Türkiye
tarafından işgal edilmesi sorunudur. Sorun şudur: Dünya topluluğu ve ABD,
Bosna'dan çok daha fazla patlama potansiyeli olan bir sorunu halletmek için
neden bu kadar zaman geçirmiştir? Beyaz Saray'da oturan kim olursa olsun,
soruna adil bir çözüm bulmaktan ziyade, işi sürüncemede bırakmaktan daima
memnun olduk sanırım.Başkan Clinton'un Kıbrıs Özel Temsilcisi Richard Holbrook
"Konuyu incelememiz için daha çok zamana gereksinimimiz var" dediği
vakit, ben hicap duymaktayım."
Clinton'un Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Miller'i
takdir eden Payne, Holbrook'un "Kıbrıs'a arada bir yaptığı
ziyaretleri" de eleştirerek, "dış barışla ilgili çabaları ve verdiği
güvenceleri sorgulamamıza yol açmaktadır" şeklinde konuştu ve şöyle devam
etti:
"Dünya, bir yandan Türkiye'nin 1974'deki Kıbrıs
darbesine yol açan olayları "iç savaş" bilmecesi olarak
nitelendirmesine izin verirken, öte yandan da bu basit "iç savaş"ı
söndürmek için adaya "yabancı işgal gücü" göndermesine ses
çıkarmamıştır. Bir iç savaşın bir yabancı işgal gücü ile bastırılabileceğine
ben inanmıyorum. Hala daha hiç bir kimse, Kıbrıs sorununu, bir devletin öteki
devlete karşı saldırı savaşı olarak tanımlama cüretini gösterememiştir.
Gelişmeler, özellikle NATO'nun genişlemesi, Clinton
Yönetimini, Kıbrıs'ı gündeminin başına koymaya zorlamıştır. Washington,
gözlerini açıp Kıbrıs sorununun gerçekten ne olduğunu görmeli ve ondan sonra
gerekeni yaparak, adadaki işgale son verdirmelidir.
Türkiye'nin, Kıbrıs'ı istila ederken öne sürdüğü
"ulus-devletlerin ülke dışında olan azınlıkları askeri araçlarla koruma
hakkı" daha ilk bakışta aldatıcıdır. Hangi yabancı ülke, Washington'a,
şimdi ABD'de yaşamakta olan kendi etnik kökeninden veya kendi göçmenlerinden
olan Amerikan yurttaşlarını korumak amacıyla, böyle bir hakkı olduğunu öne
sürme cesaretini bulabilir?
Clinton'un yapabileceği yaratıcı işlemler arasında,
hayalet şehir Maraş'ın gerçek
sahiplerinin geri dönmesine izin
verilmesi ile yeniden canlandırılması da vardır. Saraybosna kuşatmasını sona
erdirdiğimiz gibi Maraş kuşatmasına da son verdirebiliriz.
Türkiye her iki toplumun eşit haklara sahip olacağı iki
toplumlu federal bir Kıbrıs'ın AB üyesi olmasını desteklemekle, kendisinin de
AB üyesi olma şansını geniş ölçüde artırmış olacaktır."
(Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:27, Nisan 1998,
imzasız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder