15 Mayıs 2015 Cuma

İKİ AMERİKALIDAN İKİ FARKLI GÖRÜŞ


ABD Kongre üyesi Donald Payne, Kıbrıs sorununun iki toplum arasında bir konu olmayıp, adanın bir kısmının Türkiye tarafından işgal altında tutulması sorunu olduğunu söyledi.
Şubat ayı sonunda adayı ziyaret eden Payne, ABD'nin ayak sürümeyi durdurma ve köre kör deme zamanının geldiğini, adadaki işgal askerlerini geri çekmesi için Türkiye'ye baskı yapmasını ve ondan sonra adadaki iki toplumun barış içinde yaşayabileceğini söyledi.

New Jersey eyaletinin Demokrat Parti milletvekili olan Donald Payne, Lefkoşa'nın Rum kesiminde onuruna verilen bir yemekte yaptığı konuşmada, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ABD, Kuveyt ve Bosna'da saldırıyı tanımlama ve direnç göstermede çeyrek yüzyıl beklememiş ve  savaşan taraflara sadece "iyi niyet hizmetimizi" sunmuştur. ABD'nin silahlı güç ve siyasal ikna yöntemi kullandığı Kuveyt veya Bosna'dan  farklı olarak, hakkı olmadığı bir yere gireni, uluslararası hukuka uymaya zorlamak için uygun araçları kullanma  bir yana, Türkiye, Kıbrıs'la ilgili olarak hiçbir zaman düşünülmedi.

Kıbrıs sorunu ne eşsiz bir vakadır, ne de karmaşıktır. Yanlış olarak tanımlandığı gibi bir iç savaş da değildir. Bir devletin öteki devlete karşı saldırısıdır ve uluslararası hukukun temel normlarının ihlalidir. BM'nin 99 Güvenlik Konseyi kararı ile 13 Genel Kurul kararı Türkiye'yi kuzey Kıbrıs'taki işgaline son vermeye çağırmaktadır.

"Conflict Resolution" Profesörleri neyin telkinini yapıyor?
Payne'nin görüşleri, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın  nezaketiyle "Uyuşmazlıkların Çözümü (Conflict Resolution)" seminerleri düzenlemek için adaya getirtilen bir yığın Amerikalı profesörün görüşleriyle açık bir tezat oluşturmaktadır.

Bu profesörlerin hepsi de, Kıbrıslı Rum ve Türk katılımcılara, Kıbrıs sorununun temelde bir iç sorun olduğu telkinini yapmakta ve Türk istilası, işgali, zorla uygulanan taksim ve bunu izleyen etnik temizlik hep gözardı edilmektedir.

ABD Kongre Uluslararası İlişkiler Komitesi ile İnsan Hakları Komitesi'nin üyesi olan Payne ise, Şubat ayı başlarında adaya getirilip, uyuşmazlıkların çözümü konusunda nasihatlar veren Amerikalı akademisyenlerden biri olan Sisk'in gerekçelerini tamamiyle ortadan kaldırmış bulunuyor.

Amerikan Merkezi tarafından adaya davet edilen ve Intercollege'de yapılan bir toplantıda konuşan ABD Barış Enstitüsü Program görevlilerinden Timothy Sisk, davetlilere yaptığı bir konuşmada, Kıbrıs sorununun "öncelikle bir iç çatışma" olduğunu söylemiş bulunuyor. Sisk'in, dinleyiciler tarafından, Kıbrıs'ın bir iç sorundan çok, bir dış sorun olduğunu kabul etmesi için kendisine yapılan uyarılara rağmen, görüşlerinde ısrar ettiği gözlemlendi. Barış Enstitüsünün, Amerikan Kongresi tarafından finanse edilen ve uluslararası uyuşmazlıklarla ilgilenen bir kuruluş olması, dinleyicilerin daha da şaşkınlığına yol açtı.

ABD Kongresi Demokrat üyesi Payne'nin değerlendirmesi
Öte yandan Payne, şu açıklamayı yapmaktan da geri durmadı:
"Kıbrıs sorununun iki toplum arasında herhangi esasa ilişkin bir düşmanlığı veya barış ve onur içinde yanyana yaşama beceriksizliğini yansıtmakta olduğuna kesinlikle inanmıyorum.

Kıbrıs sorunu, egemen bir ülkenin topraklarının Türkiye tarafından işgal edilmesi sorunudur. Sorun şudur: Dünya topluluğu ve ABD, Bosna'dan çok daha fazla patlama potansiyeli olan bir sorunu halletmek için neden bu kadar zaman geçirmiştir? Beyaz Saray'da oturan kim olursa olsun, soruna adil bir çözüm bulmaktan ziyade, işi sürüncemede bırakmaktan daima memnun olduk sanırım.Başkan Clinton'un Kıbrıs Özel Temsilcisi Richard Holbrook "Konuyu incelememiz için daha çok zamana gereksinimimiz var" dediği vakit, ben hicap duymaktayım."

Clinton'un Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Miller'i takdir eden Payne, Holbrook'un "Kıbrıs'a arada bir yaptığı ziyaretleri" de eleştirerek, "dış barışla ilgili çabaları ve verdiği güvenceleri sorgulamamıza yol açmaktadır" şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:
"Dünya, bir yandan Türkiye'nin 1974'deki Kıbrıs darbesine yol açan olayları "iç savaş" bilmecesi olarak nitelendirmesine izin verirken, öte yandan da bu basit "iç savaş"ı söndürmek için adaya "yabancı işgal gücü" göndermesine ses çıkarmamıştır. Bir iç savaşın bir yabancı işgal gücü ile bastırılabileceğine ben inanmıyorum. Hala daha hiç bir kimse, Kıbrıs sorununu, bir devletin öteki devlete karşı saldırı savaşı olarak tanımlama cüretini gösterememiştir.

Gelişmeler, özellikle NATO'nun genişlemesi, Clinton Yönetimini, Kıbrıs'ı gündeminin başına koymaya zorlamıştır. Washington, gözlerini açıp Kıbrıs sorununun gerçekten ne olduğunu görmeli ve ondan sonra gerekeni yaparak, adadaki işgale son verdirmelidir.

Türkiye'nin, Kıbrıs'ı istila ederken öne sürdüğü "ulus-devletlerin ülke dışında olan azınlıkları askeri araçlarla koruma hakkı" daha ilk bakışta aldatıcıdır. Hangi yabancı ülke, Washington'a, şimdi ABD'de yaşamakta olan kendi etnik kökeninden veya kendi göçmenlerinden olan Amerikan yurttaşlarını korumak amacıyla, böyle bir hakkı olduğunu öne sürme cesaretini bulabilir?

Clinton'un yapabileceği yaratıcı işlemler arasında, hayalet şehir Maraş'ın  gerçek sahiplerinin geri  dönmesine izin verilmesi ile yeniden canlandırılması da vardır. Saraybosna kuşatmasını sona erdirdiğimiz gibi Maraş kuşatmasına da son verdirebiliriz.

Türkiye her iki toplumun eşit haklara sahip olacağı iki toplumlu federal bir Kıbrıs'ın AB üyesi olmasını desteklemekle, kendisinin de AB üyesi olma şansını geniş ölçüde artırmış olacaktır."

(Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:27, Nisan 1998, imzasız)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder