Karl Marx ile Friedrich Engels tarafından kaleme alınan
“Komünist Parti Manifestosu”nun ilk baskısı 24 Şubat 1848’de Londra’da Almanca
olarak yayımlandı. Aynı yıl içinde Fransızca, Lehçe, İtalyanca, Danimarkaca,
Flamanca ve İsveççe’ye çevrildi. O günden bu güne “Manifesto” en az 128 dile
çevrildi ve 1200’den fazla farklı baskı
halinde yeryüzünün her tarafında okunmaktadır. En son olarak 1986 yılında
Arapça, Hindu, Nepali ve Assami dillerinde yayımlandığı kaydedilmiştir.
Yapılan hesaplara göre, Manifesto, İncil’den sonra
dünyada en çok baskı yapan eserdir. Dünya devrimci hareketinin çekirdek
hücresini oluşturan “Komünistler Birliği’nin programı olarak, Aralık 1847 ile
Ocak 1848 tarihleri arasında Marx ve Engels tarafından kaleme alınan bu ünlü
belge, bilimsel sosyalizmin doğum belgesi olarak kabul edilmektedir. Türkçeye
ilk defa Dr.Şefik Hüsnü Deymer tarafından
çevrilerek, 1923 yılında yayımlanmıştır.
1986 yılında Londra’da yapılan bir açık artırmada,
Komünist Manifesto’nun ilk baskısından olan 23 sayfalık küçük bir broşür, 100
bin Mark’a satılmıştı. Bu ilk baskıdan sadece 10 kopyanın kaldığı
sanılmaktadır. İlk basılan bin kadar kopya, 1848 Devrimi nedeniyle Almanya
sınırında imha edilmişti. Geri kalan diğer kopyaların ise 2. Dünya Savaşı
sırasında Almanya’da Nazilerce yakıldığı sanılmaktadır. İlk basılan kopyaların
imhası üzerine Marx, ikinci ve üçüncü baskılara girişti. Sonunda Manifesto bütün
Avrupa, Asya ve Afrika dillerine çevrilerek yayımlandı.
Birinci baskıya ait hiçbir kopya İngiliz, Amerikan ve
Fransız milli kütüphanelerinde yer almıyor. İlk basıdan arta kalan on kopyadan
4’ü ise Amerika’da Harvard, Princeton, Chicago ve St.Louis Üniversite
Kütüphanelerinde. Biri Moskova’da Marx-Engels Enstitüsü’nde. Diğerleri ise
Amsterdam, Hamburg, Milano ve Cenevre’de müzelerde. Kudüs’teki Schocken
Kütüphanesi’ndeki son nüshası ise 1979 yılında satıldığı için şimdi Paris’te
özel bir şahsın kolleksiyonunda.
“Komünist Manifesto”yu okuyalım, içinde keşfedeceğimiz
fikirleri karşılıklı olarak tartışalım ve ilk parti programında sosyalizmin
nasıl anlatıldığını öğrenelim. Çünkü güncelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen bu
program, Kıbrıslılar olarak, bizim de geleceğimizin bir parçasıdır.
Aşağıda Marx ve Engels tarafından kaleme alınan“Komünist
Manifesto”dan seçtiğimiz bazı bölümleri bulacaksınız:
“Günümüze kadar var olagelen bütün toplumların tarihi,
sınıf mücadeleleri tarihidir.”
***
“Bugün burjuvaziyle karşı karşıya olan bütün sınıflar
içinde yalnız proletarya gerçekten devrimci bir sınıftır. Öbür sınıflar çağdaş
sanayi karşısında çürüyr çürüye sonunda yok olur, giderler; proletarya ise
çağdaş sanayinin özel ve asli ürünüdür.
Aşağı orta sınıf, küçük imalatçı, dükkan sahibi,
zanaatkar, köylü, bunların hepsi, orta sınıfın ufarak kesimleri olarak ayakta
kalabilmek için burjuvaziyle savaşırlar. O yüzden de devrimci değil,
tutucudurlar. Hatta gericidirler, çünkü tarihin tekerini tersine döndürmeye
çalışırlar. Kazara devrimci olacak olurlarsa, bu sadece, yakın gelecekte
proletaryanın saflarına aktarılmak üzere olduklarındandır; bu bakımdan
halihazır çıkarlarını değil, gelecekteki çıkarlarını savunurlar, kendi görüş
açılarını terk ederek proletaryanın görüş açısını benimserler.”
***
“Burjuva sınıfının varlığı ve hakimiyeti için temel şart,
sermayenin oluşması ve büyümesidir; sermaye için şart olan, ücretli emektir.
Ücretli emeğin tek dayanağı, işçiler arasında rekabettir. Burjuvazinin ister
istemez teşvikçisi olduğu sanayi ilerledikçe işçilerin rekabetten doğan
yalnızlığı yerini, işçilerin örgütlenmekten doğan devrimci birliği alır. Dolayısıyla
çağdaş sanayinin gelişmesi, üzerinde üretim yaparak ürünlere el koyduğu temelin
ta kendisi burjuvazinin ayağının altından kaydırmaktadır. Bunun içindir ki,
burjuvazinin ürettiği, herşeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Burjuvazinin
devrilmesi de, proletaryanın zaferi kadar kaçınılmazdır.”
***
“Komünistler diğer işçi sınıfı partilerinden yalnız şu
noktada ayrılırlar: 1. Değişik ülkelerin proleterlerinin kendi milletleri
içinde yürüttükleri mücadelelerde bütün proletaryanın her türlü milliyetten
bağımsız, ortak çıkarlarını gösterir, bunları öne sürerler. 2. İşçi sınıfının
burjuvaziye karşı verdiği mücadelenin geçmek zorunda olduğu çeşitli gelişme
aşamalarında, her zaman ve her yerde, hareketin bütün olarak çıkarını temsil
ederler.
Onun için komünistler hem pratikte, her ülkenin işçi
sınıfı partilerinin en ileri ve en kararlı kesimi, bütün diğerlerinin başını
çeken kesimleridir, hem de, teoride, proletaryanın büyük çoğunluğu karşısında,
proletarya hareketinin izlediği çizgiyi, hareketin koşullarını ve en sonunda
varacağı genel sonuçları açıkça anlamalarından ileri gelen bir üstünlüğe
sahiptirler.
Komünistlerin acil hedefi, bütün diğer proletarya
partilerinin hedefidir -proletaryanın bir sınıf olarak ortaya çıkması, burjuva
hakimiyetinin yıkılması, siyasi iktidarın proletarya tarafından ele
geçirilmesi.
Komünistlerin varmış oldukları teorik sonuçlar hiç bir
suretle, şu ya da bu sözde evrensel reformcunun icad ya da keşfettiği fikirlere
ya da ilkelere dayanmaz.”
***
“Komünistler ülkeleri ve milliyeti ortadan kaldırmak
istemekle suçlanıyorlar.
İşçilerin ülkesi yoktur. Onların olmayan birşeyi onlardan
alamayız. Proletarya herşeyden önce siyasi üstünlüğü ele geçirmek, milletin
başta gelen sınıfı olmak, kendini milletin ta kendisi kılmak zorunda olduğu
için, bu kadarıyla, kelimenin burjuva anlamında olmamakla birlikte, zaten
millidir.
Burjuvazinin gelişmesi, ticaret özgürlüğü, dünya pazarı,
üretim tarzında ve ona tekabül eden yaşama koşullarında yeknesaklık, halklar
arasında milli ayrılıklar ve çelişkileri her geçen gün biraz daha ortadan
kaldırıyor.
Proletaryanın hakimiyeti bu ayrılıkların daha da çabuk
ortadan kalkmalarını sağlayacaktır. Hiç değilse başta gelen medeni ülkelerin
birlikte eylemi, proletaryanın kurtuluşunun ilk şartlarından biridir.
Bir kişinin bir başkası tarafından sömürülmesine de son
verildiği oranda bir milletin başka bir millet tarafından sömürülmesine de son
verilmiş olacaktır. Millet içindeki sınıflar arasında çelişki ortadan kalktığı
oranda bir milletin diğer bir millete duyduğu husumet de sona erecektir.”
***
“Gelişme seyri içinde sınıf ayrılıkları ortadan kalktığı
ve üretimin tümü bütün milletin muazzam birliği elinde toplandığı zaman, kamu
iktidarı siyasi karakterini yitirecektir. Siyasi iktidar, asıl anlamıyla, bir
sınıfın bir başka sınıfı baskı altında tutmak için örgütlenmiş gücüdür. Eğer
proletarya, burjuvaziyle mücadelesi sırasında, koşulların baskısı altında
kendini bir sınıf olarak örgütlemeye zorlanacaksa, eğer bir devrimle kendisini
hakim sınıf kılacak ve hakim sınıf olarak eski üretim koşullarını zorla silip
atacaksa, demek ki, bu koşullarla birlikte sınıf çelişkilerinin ve genel olarak
sınıfların varlığının koşullarını da silip atmış ve böylelikle kendi sınıf
hakimiyetine de son vermiş olacaktır.
Sınıfları ve sınıf çelişkileriyle eski burjuva toplumunun
yerini öyle bir alacaktır ki, orda her insanın özgürce gelişmesi bütün herkesin
özgürce gelişmesinin şartı olacaktır.”
***
Komünistler görüşlerini ve hedeflerini gizlemeye tenezzül
etmezler. Hedeflerine ancak bütün mevcut sosyal koşulların zorla devrilmesiyle
ulaşabileceğini açıkça ilan ederler. Hakim sınıflar bir komünist devrimden
korkup titresinler. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek hiç
birşeyleri yok. Kazanacakları bir dünya var.
BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ, BİRLEŞİN!
K.Marx-F.Engels,
Seçme Eserler (İngilizce, Progress Publishers, Moscow, 1969) Cilt:1’den
Türkçeye çevrilmiştir.
(“Yusuf Aydın” imzasıyla, Kıbrıs'ta Sosyalist Gerçek,
Sayı:25-26, Şubat-Mart 1998)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder