14 Mayıs 2015 Perşembe

“Ulusal Kongre”ciler Emperyalizmin Taksimci Politikalarına Hizmet Ediyor.

“Ulusal Kongre”ciler Emperyalizmin Taksimci Politikalarına Hizmet Ediyor. Bundan Önceki iki Ulusal Kongre’nin akıbeti hakkında bazı tarihsel bilgiler 

11 ARALIK 1918'DE KIBRIS'TA TOPLANAN MECLİS-İ MİLLİ

            Kıbrıs Türk basınına büyük emeği geçmiş olan Matbaacı Mehmet Akif (1896-1959), Kıbrıs Türklerinin adadaki geçmişi ve yetiştirdiği değerli kişiler hakkında geniş bir bilgiye sahipti. Bu bilgileri yeri geldikçe, basımını yaptığı gazetelerde yayımlar ve bu yazılar büyük bir ilgi ile okunurdu.  M.Akif, 11 Aralık 1918 tarihinde toplanmış olan Meclis-i Milli konusunda Halkın Sesi gazetesinde üç tane makale yayımlamıştı. (11 Aralık 1944'de "Geçmişten Hatıralar", 12 Aralık 1950'da "Tarihten bir yaprak: Kıbrıs Türk Milli Meclisi 11 Aralık 1918" ve 10 Aralık 1951'de "Tarihten bir yaprak: Kıbrıs'ta ilk milli ve siyasi kongre: 11 Aralık 1918".)
             Biz, önce, Meclis-i Milli ile ilgili olayları, üç ayrı tarihte yayımlanan bu üç ayrı makaleye sadık kalarak, M.Akif'in anlatımıyla aktarmaya çalışacağız. Daha sonra, avukat Fadıl Niyazi Korkut (1887-1975)'un bu yıl yayımlanan "Hatıralar"ından ve gazeteci Beria Remzi Özoran'ın olayla ilgili olarak aktardıklarından bilgiler vereceğiz. Ara başlıklar bize aittir.

KONGRE ÖNCESİ DURUM
            "1876'da Osman Paşa, Sırpların belini kırmıştı...Rusya'ya harp açıldı. Kıbrıs mebusu Sofuzade Mehmed Bey idi...Kıbrıs 15 Temmuz 1878'de muvakkaten işgal edildi. Vaziyet 1914'e kadar devam etti. Osmanlı İmparatorluğu, giriştiği Birinci Cihan Harbinden  mağlup olarak çıkınca, Mondros Mütarekesi imzalandı...Osmanlı ordusu bir hercümerç içerisinde iken, bir gün ansızın France Despere kumandasındaki Fransız ordusu İstanbulu da işgale başlamış ve çok geçmeden mütareke şaraitine aykırı olarak İzmir ve havalisi Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmişti.
            Bu haber adamız Rumlarını galeyana getirmiş ve artık "megalo idea"nın tahakkukuna kanaat getirilmişti. Kıbrıs meselesi Rum vatandaşlarımız tarafından ateşlenerek Baş Despot Girellos'un reyasetinde Paris ve Londura'ya heyet göndermiye karar verdiler.

RUMLARIN GİRİŞİMİ.
            Bu harpte Makedonya'da teşkil ettiği muvakkat Hükümetle itilaf devletleri safında yer alan ve Versay Sulh Konferansında Yunan Başmurahhası bulunan sabık Başvekil Venizelos'tan cesaret alan Kıbrıs Rumları Başdespot Pirasyuru Girillos'un başkanlığı altında 10 kişiden mürekkep bir heyet Paris ve Londra'ya gitmek üzere hazırlanmıştı. Hareket günü büyük bir kalabalık ve tezahüratle Lefkoşa tren stasyonuna varılmış ve oradan heyeti murahhasadan Avukat Teofani Teododu tarafından da bir söylev verilmişti. Trenle Mağusaya ve oradan da vapurle harice gidecek heyetten Mr.Theododo "Esir olarak gidiyorum, fakat hür olarak geleceğim" demişti. Murahhas heyeti, Mağusa'daki büyük bir tezahüratla karşılanmış ve bir kömür şilebi ile despottan maada heyeti murahhase güvertanişin olarak Marsilya'ya hareket etmişlerdi.

TÜRKLER HAREKETE GEÇİYOR
            Rum vatandaşlarımızın bu hareketlerini gören Türk cemaatı için için yanıyor, fakat bir şey yapmak cesaretini gösteremiyordu. Bir akşam, bu harekatı daha evvel Rumca gazetelerde okuyan Bay C.M.Rifat Türk Derneği'nde arkadaşlarına anlattı. "Türk Derneği"nin bir odasında konuşulurken, Rum vatandaşlarımızın siyasi hareketleri karşısında el başlayıp durmanın bir faide veremiyeceğini ve Türk cemaatının da bir toplantı yaparak Parise bir murahhas göndermesi lazım geldiği Avukat Cingizzade Rifat Efendi tarafından teklif edilmiş ve bu teklif Nemizade Reşit Bey tarafından teyid edilmişti. Hazirunun ekserisi sakit dururken Dr.Behiç Bey, Avukat Fehmi Bey, Avukat Raşid Bey, Mehmet Arif ve Mustafa Naim Beyler ile Hüseyin Veysi Bey toplantının bir an evvel yapılması için ertesi günden faaliyete geçilmesi hususunda karar vermişlerdi.

NE İSTENECEKTİ?
            Rum vatandaşlarımızın adayı Yunanistan'a ilhak etmek için bu teşebbüslerini göz önüne alan Cingizzade Mehmet Rifat Efendi ile sabık İdadi muallimlerinden Namizade Mustafa Reşit Bey, Türk camaatının da bir kongre akdederek münasip göreceği bir murahhas heyetini Paris ve Londra'ya uğrayarak adanın eski sahibi bulunan Türkiye'ye iadesini talep etmeleri hakkındaki fikirleri Türk Derneği azaları tarafından münasip görülmüştü. Türk Derneği'nin bu kararı Lefkoşa ve kaza merkezlerine de bildirilmiş ve Lefkoşa'da ada Türk halkının mukadderatını müzakere edilmesine karar verilmişti. Meclisin içtimaı 11 Aralık 1918 günü olarak tesbit edildi.

KONGRE
            Yorucu  çalışmalardan sonra 11 Birinci Kanun (Aralık) 1918'de Müftü Ziyai Efendi'nin evinde meclis ilan edildi. Adanın her yerinden gelen vekiller kapuda vekaletnamelerini göstererek içeri alındılar. İçtima Müftü Efendi'nin bir söylevi ile açıldı ve şiddetli surette alkışlandı. (Biz Türklerin her zaman alkış, pullu dovağımızdır.)
            Kongre, Müftü Hacı Hafız Ziyai Efendi riyasetinde ve onun konağında içtima edeceği bütün kasaba ve köylere bildirilmiş ve her kaza merkezinden ve köylerden seçilen vekiller, 11 Aralık 1918'de sabah saat 10'da akdedilmiştir. Bu içtimada Baf'tan Dr.Eyyub, Hafız Cevdet, Kadızade Sıtkı ve Fadıl Seyidali Efendi'ler, Leymosun'dan Köprülüzade Müderris Hulusi, Avukat Esat ve Tüccar Sami Efendi'ler, Mağusa'dan Şevki Hamid, Mustafa Tayyar ve Mehmet Bey'ler, Girne'den Hacı Kamil, Berber Sami ve Hacı İbrahim Efendi'ler, Lefke'den Müderris Hüseyin Zihni, Ahmet Zeki ve Muhtar Mehmet Rasıh Efendi'ler hazır bulunmuşlardı. Ayrıca Baf Kavanin azası Hoca Sait Efendi de bulunmuştu. Lefkoşa'dan her mahalle bir aza göndermiştir.

MÜFTÜ'NÜN KONUŞMASI
            Müfti Efendi ilk açılış söylevini yaparak hazır bulunan bütün mümessiller reylerini şahsında temsil eylemek istemişti. Bu arada hazirunda Şevki Hamid Bey itirazda bulunmuş ise de Müftü Efendi tarafından ağır muamele ile karşılanmıştı. Fakat diğer mümessiller ses çıkarmadıklarından bütün salahiyet Müftü Efendi'ye bahşedildi.
            Müftü Efendi bu kongreden salahiyet ve itimad reylerini alınca, vekillere karşı teşekkür etmiş, aralarından vekil veya murahhas seçmeye lüzum olmadığını, cemaatın davasının müdafaası için bizzat ve yalnız kendisinin ve  kendi kesesinden gideceğini, giderken İstanbul'a uğrayarak, oradan  beraberinde de Kıbrıslı sabık Baro reisi Hacı Sofuzade Hasan Celal Bey ile Avukat Sofuzade Avukat Ahmet Nimetullah Bey'i ve bir de tercüman götüreceğini yemin ile söyleyerek, kongreyi Kıbrıs müslümanlarının selameti hususunda dua ettikten sonra toplantıyı sona erdirmişti. Vekillerin bir çoğu protestoda bulundular.

KONGRE SONUCU
            Çok geçmeden Osmanlı İmparatorluğu ismi var ve cismi olmadığından Müftü Efendi de Paris ve Londra'ya gitme kararından vaz geçmişti. Şayanı eseftir ki bütün mesuliyeti üzerine alarak Kıbrıs Türk  cemaatı davasını takip edeceğini vaad etmiş ve alkışlanmış olan Müfti efendi sözünde durmamış ve Pariste toplanacak Versay konferansına gitmekten imtina eylemişti.
            İşte aziz okuyucular, Kıbrıs Türk cemaatının 11 Aralık 1918de yapmış oldukları "Milli Meclis"te bu suretle beklenilen neticeyi vermekten çok uzak kalıyor."

PARİS'TEKİ RUM HEYETİ
            M.Akif, Meclis'i Milli'nin toplanması ardından Paris'te meydana gelen bir olayı da şöyle aktarıp, yorumlamaktaydı:
            "Rum murahhasları Paris'te mülaki olduklarında aralarında Türk arkadaş niçin bulunmadığını Venizelos sordu. Türklerin Rum amaline hizmeti kabul etmiyecekleri cevabı verildi. Para verdiniz mi diye soruldu. (Zamanıyle Rum amaline hizmet etmek üzere bir asilzadenin gideceği, fakat İzzet Efendi ile Hacı Hafız Efendi tarafından tehdit edildi. 39'da Remzi Okan da Kıbrıs'ın tarihi hakları için Türklerden gizli olarak Rum gazetecilerle müstemlikat nezaretine telgıraf çektiğini gördüm ve terceme ettirerek Konsolos Fuad İrdelbe gönderdim ve Vakit gazetesinde yaydım.)

KIBRIS'TA DURUM
            Ada Türkleri çok endişeli günler geçirmekte idi. Bu hal 1920'ye kadar devam eyledi.
            Musa İrfan Bey tebeddülü idarenin vaki olacağına kani bulunduğundan Türklerin himayesi için Müstemlikat Nezaretine bir telgraf çekti. Müstemlikat müsteşarı Emeri'den şu cevap gönderildi:
            "Zatı Hazreti Krali Kıbrıstaki tebai Müslimesini daima düşündüğü bildirildi." İrfan Efendi tarafından da sabır ve sükunet tavsiye edildi.
            Sonraları İngilizler tarafından Adanın ilhakının mümkün olamayacağı ve meselenin bir daha açılmamak üzre kapandığı bildirildi."


KONGRE FİKRİ SIRRI BEY'DEN GELMİŞ
            Matbaacı M.Akif, 15 Ocak 1949 tarihli (Sayı:1851) Halkın Sesi gazetesinde Sırrı Bellioğlu ile ilgili olarak çıkan bir habere ek olarak verdiği ve onun kişiliğini anlatan bir yazıda da, kongre toplama fikrinin Sırrı Bey'den geldiğini yazmaktadır:
            "(Sırrı Bellioğlu)1918 mütarekesinin meşum günlerinde mahzun olarak memleketini terk ederek Nis şehrine gitmişti. Orada, mağlup devletlerin mukadderatı Versay Konferansında mevzu bahs olduğu sıralarda vatanı olduğu Kıbrıs'a da mevzu bahs olacağını bildiği için oradan memleket mütehayyizanından mütekaid Adliye hakimi Ahmet İzzet Efendiye bir mektup göndererek Kıbrıs hakkında da bir kongre yapılarak galip devletler nezdine gönderilmesi bildirilmişti. Mezkûr mektup İzzet Efendi tarafından o zaman hızmeti hükûmetten kendi arzusu ile tekaüde sevk edilen Çingizzade Mehmet Rifat Efendi ile ateşin bir millici olan ve bu yüzden İdadi muallimliğinden el çektirilen Namizade Reşit Beyle (şimdi İstanbulda yüksek hakimlerimizdendir) milli kongrenin içtimaına teşebbüs edilmişti. Müfti merhum Mehmet Ziyai Efendinin riasetinde toplanan 1919'daki (1918 olmalı-A.An) 11 Kânunu evvel Kongresi bu vesile ile Müfti Ziyaettin Efendi riyasetinde bütün adaya şamil olmak üzere tertip edilmişti."

FADIL BEY'İN "HATIRALAR"INDAN
            Kıbrıs Türklerinin yetiştirdiği değerli kültür ve siyaset adamlarından Avukat Fadıl Niyazi Korkut, "Hatıralar" adlı anı kitabında yer alan "11 Aralık 1918 Kongresi" başlıklı bölümde, M.Akif'ten daha farklı bir anlatım sergilemektedir:
            "Bilindiği gibi 1914'de Türkiye harbe girince İngilizler, Kıbrıs'ı İngiliz İmparatorluğu'na ilhak etmişlerdi. Harb Türkiye aleyhine bitip Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra, Kıbrıs Türkleri kendi istikballeri hakkında endişeye düştükleri için mütarekenin akabinde, başta şimdi İstanbul'un tanınmış tüccarlarından olan Lefkoşalı Said Ömer Bey olduğu halde, diğer bazı Lefkoşalı gençler Müftü'ye müracaat ederek, Kıbrıs Türklerinin mukadderatını düşünmek üzere Milli Kongre toplamasını rica etmişlerdi. Müftü bu ricayı kabul ederek, 11 Aralık 1918 tarihini tayin ettiği kongreye, temsilci göndermeleri için bütün kasabalara ve köylere beyanname göndermişti. Ve mezkûr tarihte kongre Lefkoşa'da Müftünün konağında toplandı. Temsilci olarak bu kongreye ben de iştirak etmiştim. Toplantı salonu kasabalardan, köylerden gelen temsilcilerle dolmuştu. Müftü, başkan makamını işgal ediyordu. Temsilciler arasında acı bir hava esiyordu; çünkü kulaktan kulağa bir rivayet fısıldandı. Gerçek veya yalan olduğu tesbit edilmemiş olan bu rivayete göre, toplantıdan kısa bir süre önce Adliye Müdürü Müftünün evinin harem kapısından çıkıp gitmiş. 
            Gerek toplantıdan önce ve gerek toplantının başlangıcında temsilcilerin büyük bir çoğunluğu toplum haklarımızı sağlamak maksadıyle Kongre tarafından Türkiye'ye bir heyet gönderilmesini istedi. Müftü toplantıyı asık bir suratla açtı ve söz isteyenlerin çoğuna söz vermedi ve söze başlamış olanları susturdu.  Müftünün bu tutumu temsilcileri şüpheye ve endişeye düşürüyordu. Fakat Müftü herkesi susturduktan sonra kendisi söz aldı ve heyet olarak Beliğ Paşa damadı Arif Bey'i beraberine alarak, İstanbul'a kendisinin gideceğini söyledi ve müzakereleri kesti ve meclisin kapandığını bildirdi. Toplantıdan önce ve toplantı sırasında kendi aralarında palavra savuran ateşli temsilcilerin hiçbirisi ağzını açmadı ve temsilciler kimi lehte, kimi aleyhte mırıldanarak toplantı salonundan ayrıldılar.

HÜRRİYET VE TERAKKİ KULÜBÜ'NDEKİ TOPLANTI
            Toplantı dağılırken başta Doktor Behiç (sonradan zevce katili diye idam edildi) olmak üzere bazı kimseler temsilcileri Hürriyet ve Terakki Kulübü'nde yapılacak özel bir toplantıya davet ediyorlar. Temsilcilerin birçoğu ve belki ekserisi Kulüpte toplandılar. Bu toplantının neticesinde sözde kongreyi temsil etmek üzere yedi kişilik bir heyet seçildi. Doktor Behiç, Con Rifat ve ben bu heyet arasında idik. Diğerlerinin kimler olduğunu şimdi pek hatırlayamıyorum. Bu heyet birkaç defa toplantı yaptıktan sonra, şimdi adları hatırımda kalmayanlar birer birer dağıldılar ve kala kala Doktor Behiç'le Con Rifat ve ben kalmıştık.

İSTANBUL'A GİTME GİRİŞİMİ
            Bu işin artık kongre heyeti olarak yürütülemeyeceğini bizim de aklımız kesiyordu. Bununla beraber Doktor Behiç'in israrı üzerine kendi adlarımıza pasaportlarımızı istemek üzere bir gün Müsteşarla bir mülakat yaptık. Müsteşar Mister Fen bizi kabul etti ve Vilayet tercümanı ütücüyan Efendi vasıtasıyle ne istediğini Doktor Behiç'e sordu. Doktor, "Türkiye'ye gitmek için pasaport istiyoruz" dedi. Müsteşar bu sözü işitir işitmez tercümana dönerek "Tell him he is a fool-Söyle kendisine delidir" dedi. Pek nazik bir kimse olan Ütücüyan Efendi İngilizin savurduğu bu kaba küfrü kendi nezaketi ve Osmanlıcasının inceliği ile yumuşatarak şöyle tercüme etti: "Müsteşar Hazretleri buyurdular ki zât-ı âliniz bir mecnunsunuz." Bu söz üzerine Doktor Behiç mutadı olduğu üzere tumturaklı bir dille protestoda bulundu: "Fransa Hükümet-i Cumhuriyesinin isdar eylediği, Devlet-i Âliyye-i Osmaniye'nin takdir ettiği tıp diplomasını haiz bulunan bir doktora mecnun demeğe Müsteşar Efendinin hakkı yoktur." Tercümanın bu protestoyu tercüme edip etmediğini hatırlamıyorum. Fakat bize heyet olarak pasaport verilmeyeceğini anladığımız için başka birşey söylemeden Müsteşarın dairesinden ayrıldık. Şimdiki kafa ile düşünerek, basit düşünceli bir kimse o zaman İstanbul Hükümetine heyet göndermenin beyhude bir emek olacağını anlamakta müşkilat çeker. Fakat bir dakika için kendimizi o zamanın Mütareke perişanlığı ve istikbal karanlığı içerisinde çırpınan ve mantıktan ziyade milli duygular ile hareket eden o zamanın Kıbrıs gençliğini, haklı değilse bile mazur görülmeleri lâzım gelir kanaatindeyim. Müsteşarla olan mülakatımızdan kısa bir müddet sonra, polis bir gece ansızın Doktor Esat'la Doktor Behiç'i derdest ederek Girne Kalesi'ne tıkadı. Ve ertesi sabah Lefkoşa Polis Kumandanı Delivano benimle Con Rifat'ı da Lefkoşa polisine çağırarak, siyasetle iştigal etmememizi ihtar etti ve iştigal edecek olursak bizi kendi tabirince "deliğe" sokacağını söyledi.
            Kongre işleri bu suretle akamete uğradıktan sonra gerek Rifat Efendi ve gerek ben, yüksek tahsil maksadıyle, fert olarak bize pasaport verilmesi için hükümete müracaat ettik ve pasaportlarımızı ancak 1919 sonlarına doğru alabildik. Ben 1922 nihayetinde Hukuk diploması alarak Kıbrıs'a döndüm.

KIBRISLILARIN DAVALARI SIRRI BEY'E İLETİLMİŞTİ
            İstanbul'da bulunduğum sırada arkadaşım Namizade (sonradan, Hakim Reşid Nomer) Reşid Bey'le birlikte Kıbrıs davalarımızı tesbit ederek mezkûr konferansa gidecek Türkiye delegesine iletmek üzere, aslen Kıbrıslı olan o vakit mebus Sırrı Bey'in oğluna vermiştik. Sırrı Bey bizden aldığı notları ilgililere vereceğini söylemişti. Fakat verip vermediğini öğrenemedim.
            Londra'daki konferansın arefesinde Lefkoşa'da avukat Bahaeddin Efendi ile bazı arkadaşlarının da milli davalarımızı tesbit etmek üzere Bahaeddin Efendi'nin yazıhanesinde toplantı yapmış olduklarını İstanbul'dan döndikten sonra haber aldım. Fakat bu toplantı neticesinin ne olduğunu öğrenemedim. Bu toplantı Bahaeddin Efendi'nin yazıhanesinin önündeki dut ağacının altında olduğu için Evkaf Murahhası "Dut Altı İçtimaı" diyerek bu toplantı ile alay eder dururdu." (Yayıma hazırlayanlar: H.Fedai-M.H.Altan, DAÜ-KAM Yayınları No.11, Gazimağusa 2000, s. 29-31)  

BERİA HANIM'IN YAZDIKLARI
            Beria Remzi Özoran, babası ve başöğretmen -sonradan Söz gazetesi sahibi- merhum Mehmet Remzi Okan'ın özel notlarından ve Meclis-i Milli'nin birinci ve ikinci yıl dönümlerinde, Lefkoşa'daki  Doğru Yol ile Söz gazetelerinde çıkan yazılardan derlediği bilgilere dayanarak hazırladığı bir çalışmasında, Meclis-i Milli'yi Fadıl N.Korkut'un anlattıklarından daha farklı olarak ve hamasi bir havada  şöyle anlatmaktadır:
            "Genç aydınların ısrarı üzerine Kıbrıs Müftüsü Hacı Hafız Ziyai Efendi, Ada'nın her yanına gönderdiği beyannameler ile Türkleri Lefkoşa'da toplanmaya çağırdı.
            O günlerin yol durumu ve ulaşım vasıtaları ile kışın soğuğunda bu çağrıya uymak şüphesiz ki maddi-manevi büyük külfet demekti. Fakat en mütevazi Türk köylüleri bile bundan kaçınmadılar. Israrla yayılan asılsız söylentilere de aldırmadılar. En ücra köylerden dahi seçilen temsilciler, işlerini güçlerini bırakıp yola çıktılar.
            10 Aralık 1918 günü Lefkoşa'da Müftü Efendi'nin başkanlığında açılan Kurultay vakarlı, heyecanlı ve haşmetli bir hava içinde; tam Türke yakışan bir şekilde devam etmiş, söz alan aydınların anlattıkları gerçekler soğukkanlılıkla fakat her an coşup taşmaya hazır bir ruhla dinlenmiş; delegeler birbirlerinden aldıkları kuvvetle, söylenen ateşli nutukların heyecanı ile tam bir birlik ve beraberlik havası yaratmışlardı. Kıbrıs Türkü, kuvvetli bir milli şuura sahip bulunduğunu parlak bir şekilde ispat etmiş; onun gerçek bir varlık gösterebileceğinden, sesini cesaretle yükseltebileceğinden, kesin kararlar alabileceğinden şüphesi olanları şaşırtmıştı.
            Oy birliği ile alınan kararlara göre, Müftü Efendi başkanlığında bir Kıbrıs Türk heyeti Paris'e gidecek, orada İstanbul delegeleri ile istişare ederek, onların direktiflerine uyarak temaslar yapacak, faaliyetlerde bulunacaktı. Vatan ve millet aşkına her türlü masraflara seve seve katlanılacaktı. Müftü Efendi, kendisine gösterilen güvene teşekkür etmiş; önce İstanbul'a giderek temaslar yapmayı ve şayet Paris'e gidilmesi tasvip edilirse, Kıbrıs'tan seçeceği delegelerden başka İstanbul'da yerleşmiş bulunan Sofuzade Avukat Celâl Bey'i de yanına almayı uygun gördüğünü belirtmişti. Delegeler bu hususta kendisine tam yetki vermişlerdi. (Söz gazetesi, 14.10.1933)
            Kurultay kararları, şatafatsız fakat vakarlı bir edâ taşıyan şu beyannamelerle yayınlanmıştı: (Doğru Yol gazetesi, 15.12.1919)

KONGREDE ALINAN KARARLARIN METNİ
"11 Kânun-u Evvel 1918'de Lefkoşa'da içtima eden Meclis-i Milli Mukarreratı
            Her fırsat düştükçe cezirenin Yunanistan'a ilhakı mes'elesini meydana getirerek cezire ahâli-yi İslâmiyesini rencide eden Rum vatandaşlarımız bu kerre dahi sulh-u umumî-i daimi kongresi'nin in'ikad edeceği münasebetiyle o hissiyat-ı milliyelerini tekrar izhara kıyam ettiklerinden; biz Kıbrıs Müslümanları Rum vatandaşlarımızın işbu harekât ve mutalebatını şiddetle red ve protesto eder ve buna mukabil biz ahâlî-i Müslime dahi kendi hissiyat-ı milliye ve hamiyet-i vataniyemizi izhar ile cezirenin mukadderatı Kongre'de mevzu-u bahis olduğu sırada cezirenin sâhib-i meşruu olan ve Hilâfet-i İslâmiye ile Saltanat-ı Âliye-i Osmaniye'yi câmi bulunan Devlet-i Aliye'mize terk ve iadesi, yegâne âmâl-i milliyemiz olmak suretiyle temenni ve istirham eyleriz.
12 Kânun-u Evvel 1918 tarihinde içtima eden ve bil-cümle Kıbrıs ahâli-yi Müslimesini temsil eyleyen biz umum vekiller, dünkü içtima-i umumide bil-ittifak ittihaz edilen karar mucibince Rum vatandaşlarımızın harekât ve mutelebatı hakkındaki protestomuzu ve cezirenin Devleti Aliye-i Osmaniye'ye terk ve iadesi hakkındaki âmal-i milliyemizin makamat-ı Aliyeye îsal ve isma eylemek ve bu babda iktiza edecek tedâbir ve teşebbüsâtı Osmanlı murahhaslarının vesait ve nasihatleri üzre icra etmek ve ledülhâce Kongre'ye gidip ifâ-yı vazife etmek üzre Reis-i milletimiz bulunan Kıbrıs Müftüsü Faziletlû Mehmet Ziyâ-ed-din Efendi Hazretlerini yegâne ve bil-ittifak vekil-i mutlak ve murahhas intihap ve tayin eylediğimizi mübeyyin işbu vekâletname-i umumîmiz taraflarımızdan imza edilmiştir."
            Kurultay dağıldıktan üç gün sonra, yâni kışın soğuğunda binbir fedakârlıkla Lefkoşa'ya koşup gelen Türk temsilcilerinden bir çoğu henüz evlerine varmadan, Müftü Efendi bir bildiri yayınladı. Bir Türk heyetinin Ada'dan ayrılmasına Hükûmetin izin vermediği kaydedilen bu bildiride, Müftü Efendi cemaatine "Allah'a duâ edin" diyordu. (Söz, 14.10.1933)
            Durum üzücü idi. Fakat Türk aydınları ümitsiz değildiler. Kurultay hiç de faydasız olmamıştı. Tam tersine, müşterek bir güven duygusu yaratmış, milli şuurun varlığını belgelemiş, Kıbrıs Türkünün kendi kaderi üzerinde kendisinin söz sahibi olmak istediğini, esarete boyun eğmeyeceğini göstermişti." (21-25 Ekim 1973 tarihlerinde Ankara'da yapılan "Daimi Milletlerarası Altaistler Konferansı XVI. Toplantısı"na B.R.Özoran tarafından sunulan "Kurultay ve Kıbrıs Türkü" başlıklı bu bildiri, Prof.Dr.Derviş Manizade'nin hazırladığı "Kıbrıs:Dün-bugün-yarın" adlı kitapta yer almıştır. İstanbul 1975, s.55-63)

AHMED RAŞİD'İN YAZDIKLARI 
            Harid Fedai de, "Bir Yıldönümü:11 Aralık 1918" başlıklı bir makalesinde, Özoran'ınkine benzer bir havayı aktarmakta ve o günleri yaşayan avukat ve gazeteci Ahmed Raşid'in Kongrenin 1. ve 2. yıldönümlerinde Doğru Yol gazetesinde şunları yazdığını belirtmektedir:
            "Bilmem o dakikayı nasıl tavsif edeyim. Kendi hesabıma o mukaddes güne kadar Cezire'deki mevcudiyet-i islamiyeden endişnak olan ruhumda büyük şûle-yi ümit uyanmış ve bütün ümitsizliklerim bir anda sıyrılarak bir devr-i salâh ve felâha gireceğimize büyük bir izminan bahşetmişti." (15 Aralık 1919, Sayı:13)
            "İtikadımca 10 ve 11 Kânun-u Evvel günleri de Kıbrıs Cemaat-i İslamiyesi için böyle bir kıymet ve ehemmiyet-i fevkaladesi olan günlerdir. Bu günlerin perde-yi nisyan altında kalmasına gönlümüz asla razı olmamalıdır. Bizim gibi âtiye rabt-ı ümit için mâziden tecahüz edecek mefahiri az bir cemaat için ise böyle günlerin daha başka bir mahiyeti, daha başka bir kudsiyeti olmalıdır." (13 Aralık 1920, Sayı:63)

SONUÇ
            Biz, 11 Aralık 1918 tarihinde Lefkoşa'da toplanan Meclis-i Milli ile ilgili olarak yukaıda da aktardığımız gibi, Fadıl N.Korkut'un saptamalarını daha gerçekçi bulmaktayız. Nitekim Korkut, daha sonraki yıllarda yayımladığı Yankı adlı haftalık gazetesinde yer alan "Cemaat işlerimize bir bakış" başlıklı bir incelemesinde de bu konuda şunları yazacaktır:
            "1918'de Müfti Hacı Hafız Ziyai Efendinin başkanlığı altında toplanmış olan milli meclis sırf siyasi işlerle uğraştığı ve zaten doğmadan söndüğü için o toplantıyı cemaat işlerimiz arasına katmıyorum." (12 Kasım 1945, Sayı:45)


(“H. Karlıdağ” imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:21, Ekim 1997)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder