“Ulusal Kongre”ciler Emperyalizmin Taksimci
Politikalarına Hizmet Ediyor. Bundan Önceki iki Ulusal Kongre’nin akıbeti
hakkında bazı tarihsel bilgiler
11 ARALIK 1918'DE KIBRIS'TA TOPLANAN MECLİS-İ MİLLİ
Kıbrıs
Türk basınına büyük emeği geçmiş olan Matbaacı Mehmet Akif (1896-1959), Kıbrıs
Türklerinin adadaki geçmişi ve yetiştirdiği değerli kişiler hakkında geniş bir
bilgiye sahipti. Bu bilgileri yeri geldikçe, basımını yaptığı gazetelerde
yayımlar ve bu yazılar büyük bir ilgi ile okunurdu. M.Akif, 11 Aralık 1918 tarihinde toplanmış
olan Meclis-i Milli konusunda Halkın Sesi gazetesinde üç tane makale yayımlamıştı.
(11 Aralık 1944'de "Geçmişten Hatıralar", 12 Aralık 1950'da
"Tarihten bir yaprak: Kıbrıs Türk Milli Meclisi 11 Aralık 1918" ve 10
Aralık 1951'de "Tarihten bir yaprak: Kıbrıs'ta ilk milli ve siyasi kongre:
11 Aralık 1918".)
Biz, önce, Meclis-i Milli ile ilgili olayları,
üç ayrı tarihte yayımlanan bu üç ayrı makaleye sadık kalarak, M.Akif'in
anlatımıyla aktarmaya çalışacağız. Daha sonra, avukat Fadıl Niyazi Korkut
(1887-1975)'un bu yıl yayımlanan "Hatıralar"ından ve gazeteci Beria
Remzi Özoran'ın olayla ilgili olarak aktardıklarından bilgiler vereceğiz. Ara
başlıklar bize aittir.
KONGRE ÖNCESİ DURUM
"1876'da
Osman Paşa, Sırpların belini kırmıştı...Rusya'ya harp açıldı. Kıbrıs mebusu
Sofuzade Mehmed Bey idi...Kıbrıs 15 Temmuz 1878'de muvakkaten işgal edildi.
Vaziyet 1914'e kadar devam etti. Osmanlı İmparatorluğu, giriştiği Birinci Cihan
Harbinden mağlup olarak çıkınca, Mondros
Mütarekesi imzalandı...Osmanlı ordusu bir hercümerç içerisinde iken, bir gün
ansızın France Despere kumandasındaki Fransız ordusu İstanbulu da işgale
başlamış ve çok geçmeden mütareke şaraitine aykırı olarak İzmir ve havalisi
Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmişti.
Bu haber
adamız Rumlarını galeyana getirmiş ve artık "megalo idea"nın
tahakkukuna kanaat getirilmişti. Kıbrıs meselesi Rum vatandaşlarımız tarafından
ateşlenerek Baş Despot Girellos'un reyasetinde Paris ve Londura'ya heyet
göndermiye karar verdiler.
RUMLARIN GİRİŞİMİ.
Bu
harpte Makedonya'da teşkil ettiği muvakkat Hükümetle itilaf devletleri safında
yer alan ve Versay Sulh Konferansında Yunan Başmurahhası bulunan sabık Başvekil
Venizelos'tan cesaret alan Kıbrıs Rumları Başdespot Pirasyuru Girillos'un
başkanlığı altında 10 kişiden mürekkep bir heyet Paris ve Londra'ya gitmek
üzere hazırlanmıştı. Hareket günü büyük bir kalabalık ve tezahüratle Lefkoşa
tren stasyonuna varılmış ve oradan heyeti murahhasadan Avukat Teofani Teododu
tarafından da bir söylev verilmişti. Trenle Mağusaya ve oradan da vapurle
harice gidecek heyetten Mr.Theododo "Esir olarak gidiyorum, fakat hür
olarak geleceğim" demişti. Murahhas heyeti, Mağusa'daki büyük bir
tezahüratla karşılanmış ve bir kömür şilebi ile despottan maada heyeti
murahhase güvertanişin olarak Marsilya'ya hareket etmişlerdi.
TÜRKLER HAREKETE GEÇİYOR
Rum
vatandaşlarımızın bu hareketlerini gören Türk cemaatı için için yanıyor, fakat
bir şey yapmak cesaretini gösteremiyordu. Bir akşam, bu harekatı daha evvel
Rumca gazetelerde okuyan Bay C.M.Rifat Türk Derneği'nde arkadaşlarına anlattı.
"Türk Derneği"nin bir odasında konuşulurken, Rum vatandaşlarımızın siyasi
hareketleri karşısında el başlayıp durmanın bir faide veremiyeceğini ve Türk
cemaatının da bir toplantı yaparak Parise bir murahhas göndermesi lazım geldiği
Avukat Cingizzade Rifat Efendi tarafından teklif edilmiş ve bu teklif Nemizade
Reşit Bey tarafından teyid edilmişti. Hazirunun ekserisi sakit dururken
Dr.Behiç Bey, Avukat Fehmi Bey, Avukat Raşid Bey, Mehmet Arif ve Mustafa Naim
Beyler ile Hüseyin Veysi Bey toplantının bir an evvel yapılması için ertesi
günden faaliyete geçilmesi hususunda karar vermişlerdi.
NE İSTENECEKTİ?
Rum
vatandaşlarımızın adayı Yunanistan'a ilhak etmek için bu teşebbüslerini göz
önüne alan Cingizzade Mehmet Rifat Efendi ile sabık İdadi muallimlerinden
Namizade Mustafa Reşit Bey, Türk camaatının da bir kongre akdederek münasip
göreceği bir murahhas heyetini Paris ve Londra'ya uğrayarak adanın eski sahibi
bulunan Türkiye'ye iadesini talep etmeleri hakkındaki fikirleri Türk Derneği
azaları tarafından münasip görülmüştü. Türk Derneği'nin bu kararı Lefkoşa ve
kaza merkezlerine de bildirilmiş ve Lefkoşa'da ada Türk halkının mukadderatını
müzakere edilmesine karar verilmişti. Meclisin içtimaı 11 Aralık 1918 günü
olarak tesbit edildi.
KONGRE
Yorucu çalışmalardan sonra 11 Birinci Kanun (Aralık)
1918'de Müftü Ziyai Efendi'nin evinde meclis ilan edildi. Adanın her yerinden
gelen vekiller kapuda vekaletnamelerini göstererek içeri alındılar. İçtima
Müftü Efendi'nin bir söylevi ile açıldı ve şiddetli surette alkışlandı. (Biz
Türklerin her zaman alkış, pullu dovağımızdır.)
Kongre,
Müftü Hacı Hafız Ziyai Efendi riyasetinde ve onun konağında içtima edeceği
bütün kasaba ve köylere bildirilmiş ve her kaza merkezinden ve köylerden
seçilen vekiller, 11 Aralık 1918'de sabah saat 10'da akdedilmiştir. Bu içtimada
Baf'tan Dr.Eyyub, Hafız Cevdet, Kadızade Sıtkı ve Fadıl Seyidali Efendi'ler,
Leymosun'dan Köprülüzade Müderris Hulusi, Avukat Esat ve Tüccar Sami
Efendi'ler, Mağusa'dan Şevki Hamid, Mustafa Tayyar ve Mehmet Bey'ler, Girne'den
Hacı Kamil, Berber Sami ve Hacı İbrahim Efendi'ler, Lefke'den Müderris Hüseyin
Zihni, Ahmet Zeki ve Muhtar Mehmet Rasıh Efendi'ler hazır bulunmuşlardı. Ayrıca
Baf Kavanin azası Hoca Sait Efendi de bulunmuştu. Lefkoşa'dan her mahalle bir
aza göndermiştir.
MÜFTÜ'NÜN KONUŞMASI
Müfti
Efendi ilk açılış söylevini yaparak hazır bulunan bütün mümessiller reylerini
şahsında temsil eylemek istemişti. Bu arada hazirunda Şevki Hamid Bey itirazda
bulunmuş ise de Müftü Efendi tarafından ağır muamele ile karşılanmıştı. Fakat
diğer mümessiller ses çıkarmadıklarından bütün salahiyet Müftü Efendi'ye
bahşedildi.
Müftü
Efendi bu kongreden salahiyet ve itimad reylerini alınca, vekillere karşı
teşekkür etmiş, aralarından vekil veya murahhas seçmeye lüzum olmadığını,
cemaatın davasının müdafaası için bizzat ve yalnız kendisinin ve kendi kesesinden gideceğini, giderken
İstanbul'a uğrayarak, oradan beraberinde
de Kıbrıslı sabık Baro reisi Hacı Sofuzade Hasan Celal Bey ile Avukat Sofuzade
Avukat Ahmet Nimetullah Bey'i ve bir de tercüman götüreceğini yemin ile söyleyerek,
kongreyi Kıbrıs müslümanlarının selameti hususunda dua ettikten sonra
toplantıyı sona erdirmişti. Vekillerin bir çoğu protestoda bulundular.
KONGRE SONUCU
Çok
geçmeden Osmanlı İmparatorluğu ismi var ve cismi olmadığından Müftü Efendi de
Paris ve Londra'ya gitme kararından vaz geçmişti. Şayanı eseftir ki bütün
mesuliyeti üzerine alarak Kıbrıs Türk
cemaatı davasını takip edeceğini vaad etmiş ve alkışlanmış olan Müfti
efendi sözünde durmamış ve Pariste toplanacak Versay konferansına gitmekten
imtina eylemişti.
İşte
aziz okuyucular, Kıbrıs Türk cemaatının 11 Aralık 1918de yapmış oldukları
"Milli Meclis"te bu suretle beklenilen neticeyi vermekten çok uzak
kalıyor."
PARİS'TEKİ RUM HEYETİ
M.Akif,
Meclis'i Milli'nin toplanması ardından Paris'te meydana gelen bir olayı da
şöyle aktarıp, yorumlamaktaydı:
"Rum
murahhasları Paris'te mülaki olduklarında aralarında Türk arkadaş niçin
bulunmadığını Venizelos sordu. Türklerin Rum amaline hizmeti kabul
etmiyecekleri cevabı verildi. Para verdiniz mi diye soruldu. (Zamanıyle Rum
amaline hizmet etmek üzere bir asilzadenin gideceği, fakat İzzet Efendi ile
Hacı Hafız Efendi tarafından tehdit edildi. 39'da Remzi Okan da Kıbrıs'ın
tarihi hakları için Türklerden gizli olarak Rum gazetecilerle müstemlikat
nezaretine telgıraf çektiğini gördüm ve terceme ettirerek Konsolos Fuad İrdelbe
gönderdim ve Vakit gazetesinde yaydım.)
KIBRIS'TA DURUM
Ada
Türkleri çok endişeli günler geçirmekte idi. Bu hal 1920'ye kadar devam eyledi.
Musa
İrfan Bey tebeddülü idarenin vaki olacağına kani bulunduğundan Türklerin
himayesi için Müstemlikat Nezaretine bir telgraf çekti. Müstemlikat müsteşarı
Emeri'den şu cevap gönderildi:
"Zatı
Hazreti Krali Kıbrıstaki tebai Müslimesini daima düşündüğü bildirildi."
İrfan Efendi tarafından da sabır ve sükunet tavsiye edildi.
Sonraları
İngilizler tarafından Adanın ilhakının mümkün olamayacağı ve meselenin bir daha
açılmamak üzre kapandığı bildirildi."
KONGRE FİKRİ SIRRI BEY'DEN GELMİŞ
Matbaacı
M.Akif, 15 Ocak 1949 tarihli (Sayı:1851) Halkın Sesi gazetesinde Sırrı
Bellioğlu ile ilgili olarak çıkan bir habere ek olarak verdiği ve onun
kişiliğini anlatan bir yazıda da, kongre toplama fikrinin Sırrı Bey'den
geldiğini yazmaktadır:
"(Sırrı
Bellioğlu)1918 mütarekesinin meşum günlerinde mahzun olarak memleketini terk
ederek Nis şehrine gitmişti. Orada, mağlup devletlerin mukadderatı Versay
Konferansında mevzu bahs olduğu sıralarda vatanı olduğu Kıbrıs'a da mevzu bahs
olacağını bildiği için oradan memleket mütehayyizanından mütekaid Adliye hakimi
Ahmet İzzet Efendiye bir mektup göndererek Kıbrıs hakkında da bir kongre
yapılarak galip devletler nezdine gönderilmesi bildirilmişti. Mezkûr mektup
İzzet Efendi tarafından o zaman hızmeti hükûmetten kendi arzusu ile tekaüde
sevk edilen Çingizzade Mehmet Rifat Efendi ile ateşin bir millici olan ve bu
yüzden İdadi muallimliğinden el çektirilen Namizade Reşit Beyle (şimdi
İstanbulda yüksek hakimlerimizdendir) milli kongrenin içtimaına teşebbüs
edilmişti. Müfti merhum Mehmet Ziyai Efendinin riasetinde toplanan 1919'daki
(1918 olmalı-A.An) 11 Kânunu evvel Kongresi bu vesile ile Müfti Ziyaettin
Efendi riyasetinde bütün adaya şamil olmak üzere tertip edilmişti."
FADIL BEY'İN "HATIRALAR"INDAN
Kıbrıs
Türklerinin yetiştirdiği değerli kültür ve siyaset adamlarından Avukat Fadıl
Niyazi Korkut, "Hatıralar" adlı anı kitabında yer alan "11
Aralık 1918 Kongresi" başlıklı bölümde, M.Akif'ten daha farklı bir anlatım
sergilemektedir:
"Bilindiği
gibi 1914'de Türkiye harbe girince İngilizler, Kıbrıs'ı İngiliz
İmparatorluğu'na ilhak etmişlerdi. Harb Türkiye aleyhine bitip Mondros
Mütarekesi imzalandıktan sonra, Kıbrıs Türkleri kendi istikballeri hakkında
endişeye düştükleri için mütarekenin akabinde, başta şimdi İstanbul'un tanınmış
tüccarlarından olan Lefkoşalı Said Ömer Bey olduğu halde, diğer bazı Lefkoşalı
gençler Müftü'ye müracaat ederek, Kıbrıs Türklerinin mukadderatını düşünmek
üzere Milli Kongre toplamasını rica etmişlerdi. Müftü bu ricayı kabul ederek,
11 Aralık 1918 tarihini tayin ettiği kongreye, temsilci göndermeleri için bütün
kasabalara ve köylere beyanname göndermişti. Ve mezkûr tarihte kongre
Lefkoşa'da Müftünün konağında toplandı. Temsilci olarak bu kongreye ben de
iştirak etmiştim. Toplantı salonu kasabalardan, köylerden gelen temsilcilerle
dolmuştu. Müftü, başkan makamını işgal ediyordu. Temsilciler arasında acı bir
hava esiyordu; çünkü kulaktan kulağa bir rivayet fısıldandı. Gerçek veya yalan
olduğu tesbit edilmemiş olan bu rivayete göre, toplantıdan kısa bir süre önce
Adliye Müdürü Müftünün evinin harem kapısından çıkıp gitmiş.
Gerek
toplantıdan önce ve gerek toplantının başlangıcında temsilcilerin büyük bir
çoğunluğu toplum haklarımızı sağlamak maksadıyle Kongre tarafından Türkiye'ye
bir heyet gönderilmesini istedi. Müftü toplantıyı asık bir suratla açtı ve söz
isteyenlerin çoğuna söz vermedi ve söze başlamış olanları susturdu. Müftünün bu tutumu temsilcileri şüpheye ve
endişeye düşürüyordu. Fakat Müftü herkesi susturduktan sonra kendisi söz aldı
ve heyet olarak Beliğ Paşa damadı Arif Bey'i beraberine alarak, İstanbul'a
kendisinin gideceğini söyledi ve müzakereleri kesti ve meclisin kapandığını
bildirdi. Toplantıdan önce ve toplantı sırasında kendi aralarında palavra
savuran ateşli temsilcilerin hiçbirisi ağzını açmadı ve temsilciler kimi lehte,
kimi aleyhte mırıldanarak toplantı salonundan ayrıldılar.
HÜRRİYET VE TERAKKİ KULÜBÜ'NDEKİ TOPLANTI
Toplantı
dağılırken başta Doktor Behiç (sonradan zevce katili diye idam edildi) olmak
üzere bazı kimseler temsilcileri Hürriyet ve Terakki Kulübü'nde yapılacak özel
bir toplantıya davet ediyorlar. Temsilcilerin birçoğu ve belki ekserisi Kulüpte
toplandılar. Bu toplantının neticesinde sözde kongreyi temsil etmek üzere yedi
kişilik bir heyet seçildi. Doktor Behiç, Con Rifat ve ben bu heyet arasında
idik. Diğerlerinin kimler olduğunu şimdi pek hatırlayamıyorum. Bu heyet birkaç
defa toplantı yaptıktan sonra, şimdi adları hatırımda kalmayanlar birer birer
dağıldılar ve kala kala Doktor Behiç'le Con Rifat ve ben kalmıştık.
İSTANBUL'A GİTME GİRİŞİMİ
Bu işin
artık kongre heyeti olarak yürütülemeyeceğini bizim de aklımız kesiyordu.
Bununla beraber Doktor Behiç'in israrı üzerine kendi adlarımıza
pasaportlarımızı istemek üzere bir gün Müsteşarla bir mülakat yaptık. Müsteşar
Mister Fen bizi kabul etti ve Vilayet tercümanı ütücüyan Efendi vasıtasıyle ne
istediğini Doktor Behiç'e sordu. Doktor, "Türkiye'ye gitmek için pasaport
istiyoruz" dedi. Müsteşar bu sözü işitir işitmez tercümana dönerek
"Tell him he is a fool-Söyle kendisine delidir" dedi. Pek nazik bir
kimse olan Ütücüyan Efendi İngilizin savurduğu bu kaba küfrü kendi nezaketi ve
Osmanlıcasının inceliği ile yumuşatarak şöyle tercüme etti: "Müsteşar
Hazretleri buyurdular ki zât-ı âliniz bir mecnunsunuz." Bu söz üzerine
Doktor Behiç mutadı olduğu üzere tumturaklı bir dille protestoda bulundu:
"Fransa Hükümet-i Cumhuriyesinin isdar eylediği, Devlet-i Âliyye-i
Osmaniye'nin takdir ettiği tıp diplomasını haiz bulunan bir doktora mecnun
demeğe Müsteşar Efendinin hakkı yoktur." Tercümanın bu protestoyu tercüme
edip etmediğini hatırlamıyorum. Fakat bize heyet olarak pasaport verilmeyeceğini
anladığımız için başka birşey söylemeden Müsteşarın dairesinden ayrıldık.
Şimdiki kafa ile düşünerek, basit düşünceli bir kimse o zaman İstanbul
Hükümetine heyet göndermenin beyhude bir emek olacağını anlamakta müşkilat
çeker. Fakat bir dakika için kendimizi o zamanın Mütareke perişanlığı ve
istikbal karanlığı içerisinde çırpınan ve mantıktan ziyade milli duygular ile
hareket eden o zamanın Kıbrıs gençliğini, haklı değilse bile mazur görülmeleri
lâzım gelir kanaatindeyim. Müsteşarla olan mülakatımızdan kısa bir müddet
sonra, polis bir gece ansızın Doktor Esat'la Doktor Behiç'i derdest ederek
Girne Kalesi'ne tıkadı. Ve ertesi sabah Lefkoşa Polis Kumandanı Delivano
benimle Con Rifat'ı da Lefkoşa polisine çağırarak, siyasetle iştigal etmememizi
ihtar etti ve iştigal edecek olursak bizi kendi tabirince "deliğe"
sokacağını söyledi.
Kongre
işleri bu suretle akamete uğradıktan sonra gerek Rifat Efendi ve gerek ben,
yüksek tahsil maksadıyle, fert olarak bize pasaport verilmesi için hükümete
müracaat ettik ve pasaportlarımızı ancak 1919 sonlarına doğru alabildik. Ben
1922 nihayetinde Hukuk diploması alarak Kıbrıs'a döndüm.
KIBRISLILARIN DAVALARI SIRRI BEY'E İLETİLMİŞTİ
İstanbul'da
bulunduğum sırada arkadaşım Namizade (sonradan, Hakim Reşid Nomer) Reşid Bey'le
birlikte Kıbrıs davalarımızı tesbit ederek mezkûr konferansa gidecek Türkiye
delegesine iletmek üzere, aslen Kıbrıslı olan o vakit mebus Sırrı Bey'in oğluna
vermiştik. Sırrı Bey bizden aldığı notları ilgililere vereceğini söylemişti.
Fakat verip vermediğini öğrenemedim.
Londra'daki
konferansın arefesinde Lefkoşa'da avukat Bahaeddin Efendi ile bazı
arkadaşlarının da milli davalarımızı tesbit etmek üzere Bahaeddin Efendi'nin
yazıhanesinde toplantı yapmış olduklarını İstanbul'dan döndikten sonra haber
aldım. Fakat bu toplantı neticesinin ne olduğunu öğrenemedim. Bu toplantı
Bahaeddin Efendi'nin yazıhanesinin önündeki dut ağacının altında olduğu için
Evkaf Murahhası "Dut Altı İçtimaı" diyerek bu toplantı ile alay eder
dururdu." (Yayıma hazırlayanlar: H.Fedai-M.H.Altan, DAÜ-KAM Yayınları
No.11, Gazimağusa 2000, s. 29-31)
BERİA HANIM'IN YAZDIKLARI
Beria
Remzi Özoran, babası ve başöğretmen -sonradan Söz gazetesi sahibi- merhum
Mehmet Remzi Okan'ın özel notlarından ve Meclis-i Milli'nin birinci ve ikinci
yıl dönümlerinde, Lefkoşa'daki Doğru Yol
ile Söz gazetelerinde çıkan yazılardan derlediği bilgilere dayanarak
hazırladığı bir çalışmasında, Meclis-i Milli'yi Fadıl N.Korkut'un
anlattıklarından daha farklı olarak ve hamasi bir havada şöyle anlatmaktadır:
"Genç
aydınların ısrarı üzerine Kıbrıs Müftüsü Hacı Hafız Ziyai Efendi, Ada'nın her
yanına gönderdiği beyannameler ile Türkleri Lefkoşa'da toplanmaya çağırdı.
O
günlerin yol durumu ve ulaşım vasıtaları ile kışın soğuğunda bu çağrıya uymak
şüphesiz ki maddi-manevi büyük külfet demekti. Fakat en mütevazi Türk köylüleri
bile bundan kaçınmadılar. Israrla yayılan asılsız söylentilere de aldırmadılar.
En ücra köylerden dahi seçilen temsilciler, işlerini güçlerini bırakıp yola
çıktılar.
10
Aralık 1918 günü Lefkoşa'da Müftü Efendi'nin başkanlığında açılan Kurultay
vakarlı, heyecanlı ve haşmetli bir hava içinde; tam Türke yakışan bir şekilde
devam etmiş, söz alan aydınların anlattıkları gerçekler soğukkanlılıkla fakat
her an coşup taşmaya hazır bir ruhla dinlenmiş; delegeler birbirlerinden
aldıkları kuvvetle, söylenen ateşli nutukların heyecanı ile tam bir birlik ve
beraberlik havası yaratmışlardı. Kıbrıs Türkü, kuvvetli bir milli şuura sahip
bulunduğunu parlak bir şekilde ispat etmiş; onun gerçek bir varlık gösterebileceğinden,
sesini cesaretle yükseltebileceğinden, kesin kararlar alabileceğinden şüphesi
olanları şaşırtmıştı.
Oy
birliği ile alınan kararlara göre, Müftü Efendi başkanlığında bir Kıbrıs Türk
heyeti Paris'e gidecek, orada İstanbul delegeleri ile istişare ederek, onların
direktiflerine uyarak temaslar yapacak, faaliyetlerde bulunacaktı. Vatan ve
millet aşkına her türlü masraflara seve seve katlanılacaktı. Müftü Efendi,
kendisine gösterilen güvene teşekkür etmiş; önce İstanbul'a giderek temaslar
yapmayı ve şayet Paris'e gidilmesi tasvip edilirse, Kıbrıs'tan seçeceği
delegelerden başka İstanbul'da yerleşmiş bulunan Sofuzade Avukat Celâl Bey'i de
yanına almayı uygun gördüğünü belirtmişti. Delegeler bu hususta kendisine tam
yetki vermişlerdi. (Söz gazetesi, 14.10.1933)
Kurultay
kararları, şatafatsız fakat vakarlı bir edâ taşıyan şu beyannamelerle
yayınlanmıştı: (Doğru Yol gazetesi, 15.12.1919)
KONGREDE ALINAN KARARLARIN METNİ
"11 Kânun-u Evvel 1918'de Lefkoşa'da içtima eden
Meclis-i Milli Mukarreratı
Her
fırsat düştükçe cezirenin Yunanistan'a ilhakı mes'elesini meydana getirerek
cezire ahâli-yi İslâmiyesini rencide eden Rum vatandaşlarımız bu kerre dahi
sulh-u umumî-i daimi kongresi'nin in'ikad edeceği münasebetiyle o hissiyat-ı
milliyelerini tekrar izhara kıyam ettiklerinden; biz Kıbrıs Müslümanları Rum
vatandaşlarımızın işbu harekât ve mutalebatını şiddetle red ve protesto eder ve
buna mukabil biz ahâlî-i Müslime dahi kendi hissiyat-ı milliye ve hamiyet-i
vataniyemizi izhar ile cezirenin mukadderatı Kongre'de mevzu-u bahis olduğu
sırada cezirenin sâhib-i meşruu olan ve Hilâfet-i İslâmiye ile Saltanat-ı
Âliye-i Osmaniye'yi câmi bulunan Devlet-i Aliye'mize terk ve iadesi, yegâne
âmâl-i milliyemiz olmak suretiyle temenni ve istirham eyleriz.
12 Kânun-u Evvel 1918 tarihinde içtima eden ve bil-cümle
Kıbrıs ahâli-yi Müslimesini temsil eyleyen biz umum vekiller, dünkü içtima-i
umumide bil-ittifak ittihaz edilen karar mucibince Rum vatandaşlarımızın
harekât ve mutelebatı hakkındaki protestomuzu ve cezirenin Devleti Aliye-i
Osmaniye'ye terk ve iadesi hakkındaki âmal-i milliyemizin makamat-ı Aliyeye
îsal ve isma eylemek ve bu babda iktiza edecek tedâbir ve teşebbüsâtı Osmanlı
murahhaslarının vesait ve nasihatleri üzre icra etmek ve ledülhâce Kongre'ye
gidip ifâ-yı vazife etmek üzre Reis-i milletimiz bulunan Kıbrıs Müftüsü
Faziletlû Mehmet Ziyâ-ed-din Efendi Hazretlerini yegâne ve bil-ittifak vekil-i
mutlak ve murahhas intihap ve tayin eylediğimizi mübeyyin işbu vekâletname-i
umumîmiz taraflarımızdan imza edilmiştir."
Kurultay
dağıldıktan üç gün sonra, yâni kışın soğuğunda binbir fedakârlıkla Lefkoşa'ya
koşup gelen Türk temsilcilerinden bir çoğu henüz evlerine varmadan, Müftü
Efendi bir bildiri yayınladı. Bir Türk heyetinin Ada'dan ayrılmasına Hükûmetin
izin vermediği kaydedilen bu bildiride, Müftü Efendi cemaatine "Allah'a
duâ edin" diyordu. (Söz, 14.10.1933)
Durum
üzücü idi. Fakat Türk aydınları ümitsiz değildiler. Kurultay hiç de faydasız
olmamıştı. Tam tersine, müşterek bir güven duygusu yaratmış, milli şuurun
varlığını belgelemiş, Kıbrıs Türkünün kendi kaderi üzerinde kendisinin söz
sahibi olmak istediğini, esarete boyun eğmeyeceğini göstermişti." (21-25
Ekim 1973 tarihlerinde Ankara'da yapılan "Daimi Milletlerarası Altaistler
Konferansı XVI. Toplantısı"na B.R.Özoran tarafından sunulan "Kurultay
ve Kıbrıs Türkü" başlıklı bu bildiri, Prof.Dr.Derviş Manizade'nin
hazırladığı "Kıbrıs:Dün-bugün-yarın" adlı kitapta yer almıştır.
İstanbul 1975, s.55-63)
AHMED RAŞİD'İN YAZDIKLARI
Harid
Fedai de, "Bir Yıldönümü:11 Aralık 1918" başlıklı bir makalesinde,
Özoran'ınkine benzer bir havayı aktarmakta ve o günleri yaşayan avukat ve
gazeteci Ahmed Raşid'in Kongrenin 1. ve 2. yıldönümlerinde Doğru Yol
gazetesinde şunları yazdığını belirtmektedir:
"Bilmem
o dakikayı nasıl tavsif edeyim. Kendi hesabıma o mukaddes güne kadar
Cezire'deki mevcudiyet-i islamiyeden endişnak olan ruhumda büyük şûle-yi ümit
uyanmış ve bütün ümitsizliklerim bir anda sıyrılarak bir devr-i salâh ve felâha
gireceğimize büyük bir izminan bahşetmişti." (15 Aralık 1919, Sayı:13)
"İtikadımca
10 ve 11 Kânun-u Evvel günleri de Kıbrıs Cemaat-i İslamiyesi için böyle bir
kıymet ve ehemmiyet-i fevkaladesi olan günlerdir. Bu günlerin perde-yi nisyan
altında kalmasına gönlümüz asla razı olmamalıdır. Bizim gibi âtiye rabt-ı ümit
için mâziden tecahüz edecek mefahiri az bir cemaat için ise böyle günlerin daha
başka bir mahiyeti, daha başka bir kudsiyeti olmalıdır." (13 Aralık 1920,
Sayı:63)
SONUÇ
Biz, 11 Aralık 1918 tarihinde
Lefkoşa'da toplanan Meclis-i Milli ile ilgili olarak yukaıda da aktardığımız
gibi, Fadıl N.Korkut'un saptamalarını daha gerçekçi bulmaktayız. Nitekim
Korkut, daha sonraki yıllarda yayımladığı Yankı adlı haftalık gazetesinde yer
alan "Cemaat işlerimize bir bakış" başlıklı bir incelemesinde de bu
konuda şunları yazacaktır:
"1918'de
Müfti Hacı Hafız Ziyai Efendinin başkanlığı altında toplanmış olan milli meclis
sırf siyasi işlerle uğraştığı ve zaten doğmadan söndüğü için o toplantıyı
cemaat işlerimiz arasına katmıyorum." (12 Kasım 1945, Sayı:45)
(“H. Karlıdağ” imzasıyla, Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek
dergisi, Sayı:21, Ekim 1997)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder